21 Haziran 2011 Salı

biliyorum ama anlatamıyorum

Sabah Beyoğlu Adliyesi'ndeydim, duruşma vardı. Biraz önce geldim.

Ya duruşma saat 9.30'da tamam mı. Ben de 9.20'de filan salonun kapısındaydım, baktım 5. sıradayız, bizden öncekiler de isimlerini B'lemiş. İyi madem bari bir çay içeyim dedim. Gittim aşağıya, aşağıya dediğim arada 15 basamak ve birkaç adımdan ibaret bir mesafe var, çay içtim tost yedim. 09.33'te tekrar kapıdaydım. Baktım bizim duruşma çizilmiş! Nasıl yani ya dedim, davacıyız bi de üstelik. Davalı vekili "Yok almadık sizi bekledik" dedi ama, öyle bir diyor ki, sanki lütfetmiş... Allah Allah ben mi saati yanlış görüyorum acaba diye saate baktım, yok, 09.34 olmuş o arada. O kadar. "Ben de beklettim sandım, neyse ki fazla bekletmemişim" dedim. Neyse girdik duruşmaya kazasız belasız ama, bu tür nezaketsizlikler hoşuma gitmiyor.

*
Muhabere için girdiğim kalemden bir diyalog: (Yok, ben sadece dinleyiciyim.)

- Merhaba, bir şey sorabilir miyim?
- Sor ama zor olmasın.
- Zor değil çok kolay.
- O zaman sen niye bilmiyosun?

Hakkını yemeyeyim, kalemde bu cevabı veren abla gayet yardımcı ve iyi bir abla, bunu da zaten güleryüzle -şaka yapar gibi- söyledi. Ama malum, kalem personeliyle ilişkilerimiz her zaman çok sancılı ve travmalarla dolu olmuştur. O yüzden, bunların şakası bile olmasın bence. Bir de ben sinirliyim bugünlerde, o yüzden herkesi öpesim var.

*
İşim bitti, aşağıda Betül Abla'yla karşılaştık. Hal hatır iş güç filan, şehirdışı performansımdan bahsettim ona da... Bugünlerde her gördüğüme bunu anlatır oldum, yorgunum napim. Dün akşam çok işim olmasına rağmen dayanamayıp 6'da çıkıp gittiğimi, evde de çalışmadığımı, o yüzden bu gece kaçta çıkacağımı bilemediğimi filan anlattım. O da bana eskiden, Bursa'yı artık İstanbul'un bir semti gibi gördüğünü, sabah Bursa'ya duruşmaya gidip öğleden sonra 3'e toplantı koyduğunu anlattı.

Bu bir dönem ve böyle geçecek. Bunun kaçışı yok.

Burada çalışmayı seviyorum, o yüzden başka yerde iş aramam - tabii patronlardan biri benden vazgeçmezse. Ancak kendi işim için ayrılırım. Betül Abla haklı olarak, bir şirket bağlantısı olmadan ayrılmamın çok fazla büyük bir risk olduğunu söylüyor. Haklı, bunun tamamen farkındayım. Fakat ortaya çıkıp "Benim kendi işim var" demediğin takdirde de şirket bulamıyorsun.

Saçma bir daire ve ziyadesiyle fasit. Bakalım görelim...

*
Yarınki Yalova duruşmasını Selda aldı şimdi. Ben Perşembe günküne gideceğim. Fakat o gün aslında okula gidip projemi teslim etmem gerekiyordu... Neyse Hoca'dan rica eder Cuma teslim ederim, zaten kesin süre koymamıştı bana.

Bi rahatlayalım artık ya. Yoruldum, hiçbir şey yapmak istemiyorum. İşlerini yaptığım müvekkile bir işe iade daha açılırsa sokaklarda deli deli bağırmaya başlicam diye korkuyorum. Bir de sanki işimiz yok gibi, Üsküdar iş mahkemeleri işverene yazdığı müzekkereye kesin süre koyuyor. Duruşması temmuzda, fakat Sayın Mahkeme müzekkere cevabı için on gün kesin süre vermiş. Ne ki bu şimdi, ayıp diye bir şey yok mu?

*
Çok sıkıldım. Biliyorum ama anlatamıyorum.

Proje için okula gittiğimde havuza da yazdıracağım adımı. Bu da kendime verdiğim kesin süre olsun.

Göksun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder