7 Mart 2016 Pazartesi

Ekşi Sözlük'te "kanzuk tatsızlığı" ve bazı kanunlar...

Merhaba,

Ekşi Sözlük yazarları, Sözlük'ün hem ortağı, hem avukatı hem de "karar mercii" olan beyefendi tarafından fena halde rahatsız edilmiş durumda. ("Özdeşleşme yasağı" mı, o da nedir, yeni bir dürümcü mü?)

Bu konuda olan biteni ve mevcut hukuki vaziyeti özetlemeye çalıştım. Metnin ilk kısmı Sözlük'ün bugünlerdeki halini ve bu hale ulaşan süreci özetlemek. Yazar arkadaşlar bu hal ve süreci zaten bildiğinden, isterlerse aşağıda ikinci bölüme direkt geçiş yapabilirler.

*

Malum beyefendinin ismini ve rumuzunu ifşa etmekte aslında hukuken bir sakınca yok, neticede kendisi Sözlük'le ilgili basına verdiği beyanlarda ve hatta çıktığı ulusak televizyon yayınlarında bile gizlemiyor kendisini. Zaten kimin kim olduğunu herkes biliyor yani ama yine de nezaket bizde kalsın. Rumuzu olan kanzuk'la devam edelim. İsmini de anmamış oluruz.

Bu kanzuk Bey, küçük harfle başlamamın sebebi tamamen Sözlük formatı böyle olduğu içindir, zaten uzun süredir yazarlar tarafından son derece ağır bir şekilde eleştiriliyordu. Sebebi de oraya yıllarını ve satırlarını vermiş binlerce yazarı sadece "tık artırıcı" olarak görmesiydi. İnsanlar orayı bir "kişisel tarih" olarak görürken, kanzuk için bütün bunlar "tıklanma sayısından" ibaretti.

Sözlük'ün kurucusu ve aslen kimsenin nefret etmediği "ssg," yönetim işlerini kanzuk'a bıraktıktan sonradır ki Sözlük gerçekten bozdu, çok bozdu, öyle böyle bozmadı acayip bozdu, önünü alamadık. "Troll" başlıklar ve entry'ler çoğaldı, reklamdan siteye ulaşamaz olduk, hiçbir yeri rahat rahat eleştirememeye başladık - çünkü kanzuk Bey müvekkillerinin "ticari itibarı" zedelendiği için o entry'lerin silinmesini buyurdu, kimseye sorulmadan format değişiklikleri yapıldı, tepki gösterdiğimizdeyse "Beğenmeyen yazmasın kardeşim" seviyesinde cevaplarla karşılaştık.

Sözlük yüzünden başı devletle derde giren yazarlar oldu. kanzuk elbette bunlara hukuken yardım etmekle mükellef değildi. Ama hiç olmazsa "Ne haliniz varsa görün" tavrı da göstermeseydi be arkadaşım.

Yani bu hikaye uzundur. Sözlük ahalisi kanzuk Bey'den zaten uzun zamandır pek hoşlanmaz.

Peki ne oldu da delirdik? Nasıl oldu da, bu "kişisel tarih koleksiyonundan" sadece bir gün içinde 340 yazar 234 bin entry'sini sildi ve sayı bu yazı yazılırken bile giderek artıyor?

Birkaç gün önce, Sözlük'ün görüntüsü tamamen değiştirildi. Bu yeni hal son derece kullanışsız ve sevimsiz bulundu, çünkü gerçekten öyleydi. Ayrıca her zamanki gibi yine, kimse Sözlük kullanıcılarına "Böyle bir şey yapalım diyoruz, ne dersiniz?" diye sormamıştı.

Kanzuk ise o günlerde çıkıp "Böyle bir şey yaptık ama kusura bakmadınız inşallah" demek yerine, "Siz zaten ne yapsak tepki gösteriyorsunuz!" kabilinden bir cevap verdi. Aslında kanzuk'la ilgili her bir eleştiri için son derece derli toplu yazılmış bir sürü entry var ama bu yazıyı hazırlarken onları derlemek çok ciddi mesai istiyor. Ayrıca sahiplerine mesaj atıp, o mesajı görmelerini bekleyip, burada kullanmak için izin de almak lazım. Kaynak gösteremeyeceğim için atıfta da bulunamıyorum lütfen kusuruma bakmayın.

Neyse konuya dönelim. Daha bu değişiklikle ilgili rahatsızlık azalmış bile değilken, küt diye "Ekşi Şeyler" diye bir icat ortaya kondu.

onedio.com benzeri bir site bu, içeriğinde de Sözlük'teki entry'lerden faydalanılıyor.

Yani Sözlük yazarlarının entry'lerinin başka bir mecrada daha kullanılması hadisesi gündeme geldi.

Ekşi Sözlük son zamanlarda o kadar büyümüş ve reklam almak için o kadar saçma hallere girmiş bir site ki, bir de bu yolla yeni bir para kazanma mecrası ortaya konup yine bunun da sözlük yazarları üzerinden işletilecek olması herkesi çok rahatsız etti.

Biz sadece derdimizi döküyor veya goygoy yapıyorduk, ama kanzuk bizi "tık" olarak görmeye ve bu tık'lar üzerinden sıfırlarını sayamadığımız miktarları kazanmaya devam ediyordu.

Herkes Sözlük'ü o kadar seviyordu ki, halledilemeyecek bir sorun bu noktada bile halen yoktu. Zaten maddi beklentiyle yazan insanlar değildik, birileri kazansındı bize neydi.

Fakat kanzuk Bey yine ortaya çıkıp dedi ki "Yazdığınız her şey bizim mülkiyetimiz altındadır, siz buraya üye olurken bunu istediğimiz yerde kullanma iznini de bize vermiş oldunuz." (Bu arada, kanzuk Bey'in sözleri olarak tırnak içinde belirttiğim ifadeler birebir ifadeleri değildir. Anlamlarını yazıyorum ben.)

Peki gerçekten öyle miydi?
kanzuk Bey "hukuku Türkiye'ye getiren dört kişiden biri" olduğunu gerçekten düşünüyor muydu?
Ülkede hukukun tek adresi Av. kanzuk Bey miydi?
kanzuk Bey'in dediğinin üstüne laf olur muydu?
Diyelim ki hakkımızı devretmişsek ve üzerine söz hakkımız kalmamışsa bile, nasıl olmuştu da bunu yapmıştık, geri dönüşümüz yok muydu?

Bazı hukukçu arkadaşlar, kanzuk Bey'in söylemini kanunun düz metni üzerinden değerlendirip "Yapacak bir şeyimiz yok" kabilinden konuştu. Elbette bu da bir yorumdu, ama "Sözleşme öyle diyorsa tamam o zaman ya napalım" diyecektiysek neden avukat olmuştuk; bir muktedirin yanında iş bulup hayata o iktidarla devam etmek çok daha rahat olmaz mıydı?

Bizim işimiz "Kanun öyleyse hayat da  böyle" demek değil miydi, ya da "kanun öyleyse hayat da böyle" demek bizden başka kimin işi olabilirdi?

Bu soruları kafamda evirip çevirip ulaştığım sonuçları paylaşmam gerektiğini düşündüm. Buyurun dostlar buyurun, Halil İbrahim sofrasına:

*

Konuyu iki açıdan ele almak lazım.

1. Ekşi Sözlük'e üye olurken onayladığımız sözleşmenin Borçlar Kanunu karşısındaki durumu
2.Sözlük'ün "derleme eser" niteliği ve yazarların entry'ler üzerindeki fikri mülkiyet hakları

Öncelikle Borçlar Kanunu meselesine gelelim. Onay ve değişiklik konularından sonra, bu ikisini birden bambaşka bir bağlamda yeniden değerlendireceğiz.

Sözleşme onayı:

kanzuk Bey bizim Sözlük'e üye olurken tüm şartları kabul ettiğimizi, o yüzden de pek itiraz hakkımızın bulunmadığını söylüyor. Fakat Sözlük 1999 yılından beri mevcut bir site, yıl ise bugünlerde 2016. Peki örneğin 2000 yılında üye olmuş biri o tarihte neye "okey" dediğini şu an halen biliyor mu gerçekten?

Sözlük, onayladığımız metni gözümüzün önünde tutan bir mecra değil. İlgili başlıkta duran sözleşme, şu an itibariyle geçerli olan sözleşme. Bizim neye rıza verip neye vermediğimizi muhtemelen sadece Allah biliyor, ateyizlerinkini ise kimin bileceğini bilmiyorum.

Kaldı ki Sözlük o zamanlar "sen ben bizim oğlan" şeklinde bir yerdi. Eni konu bir sözleşme bulunduğunu dahi sanmıyorum.

Sözleşme değişikliği:

İmzaladığımız bir sözleşmede "tek taraflı değişiklik yetkisi" varsa bizim buna itiraz etme hakkımız olmaz mı gerçekten?

Arkadaşlar bu size mantıklı geliyor mu?

Hukuk, her bir cümlesi için yüzbinlerce kitap yazılabilecek bir şeydir. Bunu en iyi hukuk öğrencileri bilir :) Fakat dini metinlerde dünyanın bir "ol!" emriyle başlaması gibi, hukuk da düz "iradeyle" başlayan bir şeydir.

Tek cümlesinden yüzbinlerce  kitap çıkan sözleşmeler hukukunun özü şudur: Bir kere rıza verdik diye yüz de vermedik arkadaşım. Herkes kendi işini doğru düzgün yapsın.

Bunu hemen değişiklik meselesine bağlayalım; eğer bu değişiklik benim için "yapısal" nitelikteyse, yani eğer o koşul en başta olsaydı ben seninle bu sözleşmeyi yapmayacaktıysam, o değişikliği kendi başına yapamazsın. Bana bunu sormak zorundasın. Mesela ben entry'lerimin bana sorulmadan başka bir mecrada kullanılması hakkını asla vermem, benden bunu isteyen bir sözlüğe de asla kaydolmam. Yani bana bunu kafana göre dayatamazsın.

Yok ille kanun hükmü mü istiyorsun, bence isteme, çünkü o zaman bu delikten çıkamazsın. Çünkü 6098 sayılı Borçlar Kanunu, Sözlük'ün öngördüğü sözleşme türü için özel bir hüküm içermediğinden, doğrudan md. 138'e gitmen gerekir. Teknik konuştum ama hukuku Türkiye'ye getiren kişi olan kanzuk Bey bunu anlayacaktır. Fakat şu şekilde özet geçeyim; Kanun'un tanımladığı türden değişiklik, "taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun" varlığını gerektirir. Daha çok para kazanma isteğiniz ise, bence beklenmeyen olağanüstü bir durum değildir. Siz hep böyleydiniz.

Onay ve değişiklik meselesinin bağlandığı yer: Genel işlem koşulları

Eveeet işte en sevdiğim.

Sevgili arkadaşlar, borçlar kanunumuz 2012 yılında değişti.

Bu değişiklikle, eskiden sadece Tüketici Kanunu'nda olan "genel işlem koşulları" hükümleri BK'ya da girdi. Yani artık bu hükümler, borçlar hukukuna tabi olan tüm sözleşmeler için sözkonusu olabilecek. Sözlük'le olan üyelik sözleşmemiz de bu kapsama giriyor.

Öncelikle burada bir ayrım yapmamız gerekiyor. 2012'den önceki üyeliklerde bu kanun yoktu. Genel işlem koşulları, 2012 öncesinde sadece Tüketici Kanunu'nda yer alan bir kavramdı. Şimdilik 2012 sonrası için konuşalım, biz "dinozorların" durumuna sonra geçelim.

Konumuzun girişini şöyle yapalım; bkz. 6098 sayılı Borçlar Kanunu madde 20 fıkra 1:
"Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir."
Bu cümle son derece açık. Bakın özel bir sözleşme türünden bahsetmiyor, yani kanzuk Bey'in burnumuza soktuğu üyelik sözleşmesi de sevdaya dahil.

Peki bu madde ne işe yarıyor? Sizi hemen bir sonraki, yani 21. maddeye bağlıyorum:
"Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır."
Bunu tamamlayan 25. maddeyi de analım,
"Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz." 
(Not: Hocalarımız, bu maddenin 2012 öncesi sözleşmeler için de uygulanacağı görüşünde. Yani o döneme ilişkin sorunu 25. maddeyle aşıyoruz. Oğuzman/Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2014, c.1, s.171.)
Yani, sözleşmede menfaatimize aykırı bir durum varsa, bu konuda açıkça bilgilendirilmeliyiz, içeriklerini öğrenmeliyiz ve sözleşmeyi bu bilgiyle kabul etmeliyiz.

Dürüstlük kuralına aykırı olma konusunda bir açıklamaya kimsenin ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. O yüzden "menfaate aykırı olma" üzerinden gidelim. Mesela Sözlük formatının değiştirilmesi menfaatimize aykırı mıdır?

Neden olmasın? Ben orada her gün saatlerimi geçiren bir insanım belki, masa başında bir işim var ve Sözlük yan sekmede hep açık. Ara vakitlerimde göz atıp belki bir şeyler yazıp vaktimi öyle geçiriyorum? Yani beni menfaatim zaten altı üstü orada zaman geçirmek? O manasız beyaz fon yüzünden ne olayım kör mü olayım? Zamanımı başka şekilde mi geçireyim?

Mesela sözleşmede "gerekli gördüğümüz takdirde ve hiçbir gerekçe göstermeksizin dilediğimiz içeriği kısmen veya tamamen yayından kaldırma, yazarlığınızı iptal etme, kullanıcı kaydınızı silme haklarını saklı tutmaktayız." diye bir madde var. Bunun neresi hukuka uygun tam olarak? Menfaatime neresi aykırı değil bunun? Onu bir deyin hele?
"...barındırma hizmeti ve benzeri hizmet veren firmaların güvenliği sağlayamaması veya ekşi sözlük’e yasadışı olarak erişilerek bilgilerin ele geçirilmesi gibi hallerde doğrudan ya da dolaylı hiçbir zarara ilişkin sorumluluk kabul etmemekteyiz."
Yok ya? Ben nereden bileceğim sizin bu işi doğru düzgün insanlara yaptırdığınızı? Bakın bu konu gittikçe uzuyor, sizin yüzünüzden saatlerimi vererek yazdığım şu güzelim yazıyı kimse okumayacak ahah,

kanzuk Bey siz hukukla ilgili para kazanmak dışında bir şey bildiğinizden emin misiniz? Hiç alıntı açıklama yapıp da uzatamayacağım, size "ifa yardımcısının fiilinden sorumluluk" diyor ve hızla uzaklaşıyorum. Kanunda var. Herhangi bir borçlar genel kitabında da bulabilirsiniz. Üşenmeyin okuyun, iyi gelir.

Neyse sözleşmeden bu kadar örnek yeter, satır satır okusak bu iş bitmeyecek. Sözleşme eleştirisini başka bir yazıya saklayarak devam edelim.

Diğer bir husus, entry'lerimizi alıp başka yerde kullanmaktan bahsediliyor. E iyi de ben o entry'leri başka bir yer için yazmadım ki, hani benim telifim? Bu benim menfaatime buz gibi aykırı değil mi? O yazıyı mesela onedio kullansa FSEK'e göre gayet güzel dava açma hakkım var, çünkü bir olayda rıza olmayınca dava olur. Ben neden bu telif hakkımdan durduk yerde feragat etmiş olayım? Hiç bana sordunuz mu entry'mi harcarken?

Yani menfaate aykırılık varsa ki bence var, sözleşmenin içeriğini değiştirip de "Tatlım sen buna rıza verdin ama yha" denemiyor. Bu da tamam.

Eğer buna uyulmazsa ne oluyor, bu koşullar yazılmamış sayılıyor. Yok yani, yazılmamış, toner bitmiş, jetonu mu yokmuş aramayıp geçmiş, velhasıl bitmiş.

Yani kanzuk Bey'in özene bezene yazdığı -nı da sanmıyorum, muhtemelen yanında çalışan meslektaşlara yazdırıp işin şöhretini tek başına kullandığı sözleşmedeki değişiklik yetkisi, her türlü "yokum diyor."

Sözleşmenin sonradan değiştirilmesiyle ilgili mu-az-zam bir madde daha var. Buyrun md. 24:
"Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış sayılır."
kanzuk Bey şimdi o elinizdeki değişikliği yavaşça yere bırakın.

Tşk.

Bu konuda son olarak, sıradaki parça "İyi de 'koşulları okudum' kutusunu tıklama o zaman sen de kardeşim!" diyenler için gelsin:
"Burada sözkonusu genel işlem koşulunun karşı tarafça önceden yeterince incelenip değerlendirildiğini, genel işlem koşulunu hazırlayan ve bundan yararlanacak olan taraf ispat edecektir." (Oğuzman/Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2014, c.1, s.167.)
Kusura bakmayın kanzuk Bey, rızayı kuzenim vermiş. Konu kilit.

Tekrar söylüyorum, sözleşmeyi oturup hukukçu gözüyle incelesek o Sözlük'ü yıkmamız gerekir. Fakat bunu şimdilik kenara bırakıp, olayın fikri mülkiyet haklarının devri tarafına bakalım.

*

Bu bölümdeki kanunumuz, 5846 sy. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu - yani FSEK.

(Şimdi öncelikle şu cümleyi söyleyip bu konuyu açmadan kapatalım: FSEK'e göre bizim elbette telif ücreti talep etme hakkımız var. Fakat Sözlük'e üye olarak, böyle bir talepte bulunmamayı peşinen kabul ediyoruz. Bu konu çok su kaldırır o yüzden en azından şimdilik girmek istemiyorum; ama lütfen bunun "yasal zorunluluk" olmadığını, tamamen "bizim kabulümüz" olduğunu bilelim.)

FSEK'e göre yazdığımız her tür entry birer "eserdir." Eserler üzerinde de iki ayrı hak kategorisi bulunur.

1. Mali haklar
2. Manevi haklar

Bunları teker teker açıklamanın anlamı yok, işimize yarayan kısmına gelelim.
"...çoğaltma, kopyalama, işleme ve basılı ortam, radyo-televizyon, uydu ve kablo gibi telli veya telsiz yayın yapan kuruluşlar vasıtasıyla veya internet ve sair dijital iletim şekilleri de dahil olmak üzere işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlar ve sair her türlü araçla yayınlama hakları dahil olmak ancak bunlarla kısıtlı kalmamak kaydıyla tüm mali haklarını hiçbir coğrafi sınırlama olmaksızın, süresiz ve bedelsiz kullanma hakkı(lisans) vermektesiniz."
Arkadaşlar bu çok acayip görünüyor ama sakin olun, "olmayacak" bir şey değil. Mesela yayma hakkını vermeseydik, Sözlük entry'lerin sosyal medyada paylaşım butonlarını koyamazdı oraya. Hatta biz Sözlük'e gönderirdik ama Sözlük onu yayınlayamazdı bile. Bunlar standart şeyler. İşleme hakkını da entry'lerinizde değişiklik yapılması olarak düşünmeyin, eserde değişiklik yapılması bir "manevi haktır" ve onu zaten kimseye vermiyoruz. İşleme dediğimiz, mevcut entry'lerden yeni bir eser meydana getirilmesi durumu, öyle düşünün. Mesela benim size ait bir yazıyı alıp, eğip büküp onu kullanarak yeni bir yazı meydana getirmem de bir işlemedir. Bir şarkının cover'ı da işlemedir. Ama aynı zamanda yeni bir eserdir de. Öyle düşünelim.

Bu maddeye biraz sonra geri döneceğiz ama buraya kadar mesele yok.

Fakat şunu lütfen biri bana açıklasın ya, nolur:
"ekşi sözlük’te oluşturduğunuz/yayınladığınız içeriklerin telif hakları size aittir. bu nedenle ekşi sözlük’te yayınlandığınız içeriğinizi (entrylerinizi) ticari maksatla dahi dilediğiniz şekilde derleyip, kullanabilirsiniz. ancak ekşi sözlük'te yayında olan içeriklerinizi internet üzerinde başka bir sitede daha yayınlamanız halinde ekşi sözlük’e aktif link vermeniz gerekmektedir. "
- Hakkınız size aittir. (Ya nolacağıdı?)
- Dilediğiniz şekilde kullanabilirsiniz (Ahah Allah razı olsun karşim.)
- Ama bize link vermeniz lazım. (Sebep?)

Sözlük'te yazdığım bir şeyi kendi ismimle de paylaşmak istemiş olabilirim.
Ama kendi ismimle paylaştığım yerde Sözlük rumuzumun, rumuzumla paylaşmak istediğim yerde de asıl ismimin bilinmesi istemeyebilirim.
Bir mecrada zaten paylaştığımı unutup, başka bir mecrada yeniden paylaşabilirim.

Size ne?

Arkadaşlar buradaki konu gayet açık, link verin ki adamlar tıklansın. Ama benim Sözlük'te yazma amacım kendimi ifade etmek, senin tık'ınla bir meselem yok ki. Reklam gelirin artacak diye neden ben kendi gizliliğimi riske atmak zorunda kalayım? Bu mahremiyeti sağlayamayacaksam seninle ne işim var benim? Mesela bu da menfatime aykırı.

Adamlar bizi sadece tık olarak görüyor derken işte bundan bahsediyoruz.

Şimdi şu maddeye gelelim ve yukarıda "geri döneceğiz" dediğimiz maddeyle beraber düşünelim:
"oluşturduğunuz içerikler ekşi sözlük’te yayında olduğu müddetçe ekşi teknoloji bu içerikleri başta ekşi şeyler'de olmak üzere, uygun gördüğü bütün ortamlarda kendi kullanımında olan markalar altında ve/veya diğer internet sitelerinde ticari amaçla kullanma hakkına sahip olacaktır. bunu engellemek için kullanılmasını istemediğiniz içeriği silmeniz veya hesabınızı kapamanız yeterlidir ancak bu eylemler sadece ileriye dönük olup, size daha önce yapılmış çalışmalardan entrylerinizin çıkarılması, telif ücreti talep etme ve benzeri bir hak vermeyecektir. daha önce yapılmış çalışmaların yeniden basımı veya yayını da bu nedenle her zaman mümkündür."
Başka yerde yayınlanması konusunda zaten konuştuk, bu olmaz bi kere geçin bunu. Bugün Ekşi Şeyler için yeni bir onay kutusu koymuşlar ki doğrusu budur. Diğer tüm mecralar için de aynı şekilde onay almaları gerekir.

Diğer kısmına gelelim, diyor ki, entry'lerinizi silseniz bile diyor, biz diyor, kullandığımız entry'yi silmeyiz diyor.

Şimdi de "döneceğiz" dediğimiz maddeye dönelim. Orada da ne diyor, "kullanma hakkı vermektesiniz."

Arkadaşlar bir hakkı devretmekle kullandırmak arasında fark vardır.

Bir şeyi devrettiğinizde, o şey artık sizin hükmünüzden tamamen çıkmış olur. Geri girmesi, ancak devrettiğiniz kişinin size geri devretmesiyle veya kullanım hakkı tanımasıyla mümkündür.
Yani diyelim ki işyerinizi devrettiniz, iki ay sonra gelip o işyerine elinizi kolunuzu sallaya sallaya girip patron koltuğuna oturabilir misiniz? Elbette hayır. Bunu yapabilmeniz için, orayı tekrar "devralmanız" ya da yeni patronun size o koltukta oturmak için izin vermesi gerekir.

Fakat birine bir hak tanıdığınızda, e onu geri alabilirsiniz? "Bu entry üzerindeki kullanma hakkını geri alıyorum." Bu kadar? Pardon kanzuk Bey yaşça küçüğünüzüm, bunun mümkün olmadığını tam olarak neden düşündünüz? Lütfen FSEK 59 demeyin, zira o madde "izin belirli bir amaç için verilmişse amaç ortadan kalktığında izin de geri alınabilir" demektedir. Benim kendimi o entry'yle ifade etme amacımın ortadan kalkması yeterli bir gerekçe olmaz mı sizce de?

Bu arada "süresiz lisans" derken kastedilen bu lisansın sonsuna kadar sürmesi değil arkadaşlar. Lisansın belirli bir süresinin olmadığı yani her an geri alınabileceği anlamına geliyor. 

Sözlük'ün silinmiş entry'lerimizi kullanma hakkını hangi hak bağlamında değerlendirmek daha isabetli bilmiyorum. Ben FSEK'le yoğun çalışan biri değilim. Fakat iki taraftan birden bakabiliriz:

1. Yayma hakkı ise, tamam o hakkın kullanılmasına izin verdik, ama hakkı devretmedik. Verdiğimiz izni pekala geri alabiliriz.

2. Yok umuma arz dersek, o FSEK'te tanınan manevi haklardandır ve şu anlama gelir: Bir eser meydana getirmişseniz, bunu ortaya koyup koymamak tamamen sizin bileceğiniz iştir. Mesela Sözlük'e göndermek umuma arz etmektir. 

Bu arz konusunda karar vermek benim devredemeyeceğim kişisel haklarımdansa, arz etmekten vazgeçiyorum, sorun nedir?

*

Son bölüm: Tamam da peki şimdi biz ne yapabiliriz?

1. Veri güvenliği sağlanamadığı için bir sorun yaşarsak, Sözlük'e bu yüzden tazminat davası açabiliriz. Savcılık şikayeti ayrı bir mesele, onu her olayda ayrı değerlendirmek lazım.

2. Sözlük bizim entry'lerimizi kafasına göre her yerde yayınlayamaz, bu konuda açık rızamızı almak zorundadır. Buna uymazsa, mesela Ekşi Şeyler'de biz "okey" dememiş olmamıza rağmen yayınlanmış içeriğimiz varsa, bu içeriğin kaldırılmasını veya içerik üzerinden kazanılan gelirden bir tazminat ödenmesini talep edebiliriz. Hatta ikisini birden de talep edebiliriz.

3. Silinmiş entry'lerimizin üzerinde hak iddia edilmemesi için, "silinmiş entry'lerim üzerinde önceden vermiş bulunduğum kullanım hakkınızın sona ermiş bulunduğunu; sildiğim entry'lerin yayınlandığı başka mecralar var ise buralardan silinmesini, aksi halde hakkınızda yasal yollara başvuracağımı..." gibi bir bildirimde bulunmamız gerekir.

*

Arkadaşlar içerikte de yazdım, ben FSEK'le fazla uğraşmışlığı olan biri değilim. O sebeple, yazdıklarım "bilirkişi raporu" hükmünde değildir. Yazdığım bir sürü şeyi yazarken öğrendim ve düşündüm, bir şeyi "beraber yapıyormuşuz" hissi verdi bu, ki bu histen ayrıca mutlu oldum. 

Bilgi veya söylemde hatam ya da eksiğim varsa lütfen affedin, ama vallahi çok uğraştım, sekiz dolu dolu sayfa olmuş bak :) 

İnsaflı eleştirilerinizi bekliyorum :)

Çok sevgiler,
Göksun.