24 Mayıs 2011 Salı

Reklam Yasağı - Muhafazakarlığın Daniskası!

(KAV mail grubunda hasarmerkezi.com'la başlayan bir mail silsilesi var. Bir arkadaş bizi bu siteden haberdar etti, sonra gruptan Arin Abi "Acaba baro bu tip şeylerin, Google reklamlarının, dilekçe yazılır tabelalarının peşine düşüyor mu" diye sordu, ben de döküldüm...)

Bu sorulara tamamen katılmakla birlikte, benim gördüğüm şudur:

Avukata reklam yasağı getirilirken ve bu mesleğin "dilekçe yazılır" levhasıyla yürütülmesine karşı çıkılırken korunmak istenen menfaatin tartışılması lazım artık. Ben mesleğime baktığımda çok da vakur bir algıya kapılmıyorum ve üstelik kapılınması gerektiğini de düşünmüyorum. Avukatlığın ne kadar onurlu, gerekli, bambaşka, vs vs bir meslek olduğunu oturup 72 saat durmaksızın konuşabiliriz, ama hayat hiç de öyle devam etmiyor. Bunu en iyi işsiz avukatların ve "patronların" biliyor olması lazım. (Patron diyorum, kastım belli, alınganlık etmeyelim.)

Bu tip şeyler dünyanın ve mesleğin dönüştüğünün açık göstergesidir. Bu yüzden, mesleğe nasıl bakılacağı konusunda bir karar verilmeli ki ona göre bir yön çizilebilsin. Ben meslek algısı yönünde iki alternatif görüyorum:

1. Arin Abi'nin yapılıp yapılmadığını sorguladığı denetimler doğru düzgün yürütülerek avukatlığın idealize edilmiş şekline dönmek için ciddi çabalar sarfedilebilir. Fakat bu asla sadece reklam denetimi gibi şeylerle olmaz. Hukuk fakültelerinin kapatılması, avukatların maddi ve sosyal güvenceye kavuşturulması, adli kolluk diye ayrı bir şeyin olması, baroların asıl varlık sebeplerini hatırlamalarının sağlanması... gibi şeylerin hepsi birden lazım. Bir avukat kendinini esnaf gibi hissetmeye devam ettikçe, neyin önü alınabilir ki? Daha iki sene filan önce, tele-avukat olur mu diye söylenenlerden biri de bendim, şimdi olsa o kadar söylenmezdim. Bu bir ihtiyaç ki, insanlar böyle yapıyor. Mesleğin saygınlığı denen şey aslında tatlı bir hayal ki, insanlar bir hayal uğruna işsiz kalmak istemiyor. Kendi ofisimi açsam Google'a reklam vermeyip ne yapacağım? Gökten müvekkil mi yağacak? Eğer bu tip şeylerin olmaması isteniyorsa, salt "yanlış bunlar" demekle olmaz. Muhalefetin bu türlüsünü Deniz Baykal'ınkine benzetiyorum. (Bu türlü derken, Arin Abi ya da İlknur Hanım'ı asla kastetmiyorum. İlknur Hanım'la tanıştık mı bilemiyorum ama Arin Abi candır :) )

2. Ya da artık, avukat anlayışımızı değiştirelim. Bunun bir "meslek" olduğunu, neredeyse hepimizin aslen para kazanmak için bunu yaptığını, pek çok meslektaşın mutsuz, işsiz ya da her ikisi birden olduğunu, ayrıca vatandaşın da hukuk ihtiyacının daha kısa ve acısız çözülmesi gerektiğini, mevcut mevzuatımızın ve uygulamamızın pek de çözüm getiren cinsten olmadığını kabul edelim. Ya da İngilizler gibi filan olalım, orada sanırım iki tip avukatlık var, bir kısmı "takip elemanı" kabilinden bir şey, duruşmaya giremiyor. Öbürleri giriyor. Bu ayrımı uydurmuş olabilirim, tam hatırlamıyorum.

Biz ne yaparsak yapalım, fiili durum 2.'ye doğru gidiyor ve gidecek. Ben şimdilik başka bir yol düşünemiyorum -bu düşünemeyiş benim basiretsizliğim de olabilir. Fakat şu dönemde, kılıç kuşananın ama iş bilenin değil. İşler patronlara gidiyor, diğer arkadaşlara da böyle alternatif para kazanma yolları kalıyor. Ne olacaktı?

Ha ben burada "patron" dediğim kesimi de eleştirmiyorum aslen. Avukatlığı idealize edeceksek patron kavramı da ortadan kalkar, fakat bu hayatın olağan akışında mümkün değil. Sermaye varsa patron da olur, 2*2=4 bu. Bu abiler/ablalar elbette ki özgürlükleri dahilinde istedikleri şekilde bir çalışma şekli öngörebilirler, sorun patronlarda değil, sistemin sağladığı patronlaşma özgürlüğünde.

Eğer bir sistem, "Avukatsın, avukatın astı üstü, patronu işçisi olmaz, sen kamu hizmetçisisin, asarsın kesersin, o kadar özelsin ki Googla'a reklam bile veremezsin" dedikten sonra gençleri marabalaştırıyorsa, ben o Google'ın kendisi bile olurum, kimse de bir şey diyemez.

Ha beni bozan bir şey yok, ben işverenimin gayet rahatlıkla ulaşabileceği bir yazıyı bu şekilde yazıyor olmaktan dolayı rahatım. Bunu "Göksun ofisine çok sinirlenmiş" diye düşünülmesin diye yazıyorum. Sadece böyle de bir perspektif olduğunu hatırlatmak istedim.

Çok sevgiler ve içten saygılar,
Göksun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder