15 Aralık 2010 Çarşamba

Konya Adliyesi

Merhaba arkadaşlar,

Ya allahınızı severseniz biri beni durdursun. Aklımda o kadar şey varken "Uykum var, üşeniyorum şimdi. Ben en iyisi Konya Adliyesi hakkında birkaç not yazıp yatayım..." diye "not almaya" başladım, buyrun aşağıdaki şey çıktı. Hayır, o kadar vakitte doğru düzgün blog da yazardım ben, oldu saat 1... Neyse olmuşa çare yok :)

Konya Adliyesi'ne gidecek olan varsa, özet bilgi için buraya buyrun, bu da böyle bir blog ürünü olsun:
*
- Havaalanından taksiyle gidecekseniz, 15 dakika filan sürer, 43 lira tutar. Trafik yoktur, taksilerde fiş vardır.

- Evet, karşınızdaki o Selçuklu binası adliye. Ama güzel olmuş. En azından bir mimari tarzı var, Bakırköy Adliyesi gibi gudubet görünmüyor. İçi de aydınlık ve ferah, ama neticesinde hiçbir büyükşehir adliyesi "tam kullanışlı" olamıyor maalesef. Burası da karışık.

- Her katta fotokopi ve birkaç tuvalet var, müsterih olun. Tuvaletler herkese açık ama enteresandır ki temiz. Rahatlıkla girilebilir. (Şişli'nin on metre öteden kokan tuvaletlerinden sonra hele...)

- Cübbe tek bir yerden alınıyor. A blok zemin katta bir köşede, merdiven altına kısılmış gibi görünen ve üstünde baro yazan kapıdan girin, sizi bambaşka bir dünya karşılayacak. Adliyede baro gerçekten var. Cübbeyi de oradan alıyorsunuz kimlik bırakıp. Ücretsiz. Vestiyer filan gayet doğru düzgün, üstelik kalabalık filan da değil. Kaldı ki olsa bile yeterince geniş zaten, bizimkiler gibi itiş kakış yaşatmıyor.

- Her katta (sanırım birkaç tane) avukat ve bilgisayar odası var.

- Zemin kattaki kafeterya güzel bir yer. Sabah giderseniz, taze çıkan poğaçalarından kes-sinlikle yiyin, unundan olsa gerek çok leziz. Peynirli ufak pizza, su ve çay 2 lira. Evet iki. Zaten Konya'nın gayet ciks denebilecek bir yerinde bile neskafe ve çaya toplam 5 lira veriyorsunuz. Kafeteryaya dönersek, yazın daha iyi oluyordur çünkü adliyenin orta avlusunda masaları var. Güzel olmuş.

- Orta avlu, evet. Çiçek böcek, bank filan. Görüntü güzel. Kare şeklindeki adliyenin bir ucundan bir ucuna avludan geçilerek gidilebiliyor. Sırf bu yüzden birkaç ekstra puan verdim aslında ama hava soğuk diye kapatmışlar...

- Kafeteryanın hemen yanındaki kapalı kapıyı açmaktan çekinmeyin, zira orası avukat kafeteryası. Sandalye değil koltuk var, birkaç bilgisayar da var ama feci kalabalık. Masalar da dip dibe haliyle. O yüzden eğer uzun oturmayacaksanız siz gidin "vatandaş" bölümünde oturun.

- Tabii ki kablosuz ve ücretsiz internet var. Gayet de hızlı. Otururken Farmville'den biber bile topladım.

- Personelleriyle ilk defa karşılaşıyorum fakat gerçekten olumlu bir ilk izlenim edindim. Nemrut değiller, dinliyorlar, yardım ediyorlar filan. Çok güzel.

- Yalnız sanırım bu adliyede kapıya asılan duruşma listesi kavramı yok. Saat 9'da salona gidiyorsunuz, kimse yok, liste yok, mübaşir kim belli değil, belli olduktan sonra da zaten salonda katibin yanında oturuyor kapıya fazla gelmiyor. Anladığım kadarıyla avukatlar 9'da gidip listeyi mübaşirle birlikte yapıyorlar, herkes sırasını biliyor.

- Evet bu listenin avukatlar tarafından müdahaleye son derece açık olduğunda ısrarlıyım. Zira duruşma salonu tamamen kaotik bir şekilde dolup boşalıyor. Ne oluyor, o niye orda, öbürü kim, bunların orda ne işi var... Derken bakıyorsunuz 3 duruşma birden geçmiş. Avukatlar duruşma salonuna, sanki kaleme girer gibi girip çıkıyorlar gayet. Enteresan.

- Tek bir tane kot pantolonlu avukat ve yine tek bir tane uzun saçlı erkek avukat gördüm. Gerçi çok kalabalık da değildi. Bizim adliyelerin performansı salı günü yüksek olur ya, sanırım gözüm ona alışmış.

- Elinde cübbeyle gezen bir türbanlı gördüm ama avukat mıydı, avukatsa da duruşmaya öyle mi girdi bilmiyorum. Takip etmek isterdim; hayatın gerçeklerinin kendi uygulamasını nasıl oluşturduğunu görmek faydalı olurdu. Adliyede çok türbanlı gördüm ama personeller miydi avukatlar mıydı bilemiyorum.

Oradan çıkınca yemek için Konak Lokantası'na gidin. (http://www.koskkonyamutfagi.com) Şoför "Bi yakında var bi uzakta var" derse yakın olanı seçin, asıl Konak orası. (Eskiden Köşk'müş adı.) Yiyeceğiniz her şey muhtemelen güzeldir. Fırın kebap, bamya çorbası ve höşmerim helvası çok güzel. Sacarası adlı tatlı, boş baklava. Şerbetli tatlı sevmeyene tavsiye edilmez, kesiyor. Sarma güzel, pazı yaprağından. Kıymalı börek güzel ama özel tavsiyeyi evde yapılan normal börekten daha fazla hak etmiyor. Sebzeli kebap da güzelmiş ama masada onu yiyen ben değildim.

Bu lokantadaki hesap, İstanbul gibi değil tabi ama Konya ortalamasının üstünde. Şöyle bir parametre verebilirim, aynı yemeği Üsküdar Kanaat'te 1.5-2 katı fiyata yersiniz. (Buna rağmen hala Konya ortalamasının üstünde diyorum ki siz ortalamaya oradan pay biçin) yine aynı yemeği Çiya'da zaten bulamazsınız. Çiya, sıcak yemeği biraz ekşi biraz tatlı katkısıyla yöresel diye itikleyen ama biber salçasından haberi olmayan bir garip oluşumdur benim gözümde.

Bu yazı giderek, Konya Adliyesi'nden çıkıp Konya başlığına doğru ilerlemeye başladı. Ben uzatmasına uzatırım, fakat burada keselim ve meslektaşlara kolay gelsin diyerek hızla uzaklaşalım. Zira iyi dinlenmek lazım, perşembe sabah da Ankara yolundayım.
*
Special thanks to: Yemek faslı konusundaki yol göstericim Sevgili Engin İsmail'e ayrıca teşekkürler :)
*
İyi geceler,
Göksun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder