5 Aralık 2010 Pazar

iş hukuku

kitapta yazdığı kadarıyla güzel hukuktur da, pratikte "düzene" ciddi bir etkisi yoktur.

evet, fazla mesai yapan işçi dava açtığı takdirde parasını gayet güzel alır. tüm tüzel kişi işverenler de davayı kaybedeceğini ve o parayı gayet güzel ödeyeceğini bilir. peki fazla mesaiyi davalık olmadan, adam gibi ödeyen işveren var mıdır?

aynı şekilde, tüm işverenler ihbar tazminatını çatır çatır ödemek zorunda olduğunu da bilir.
performans sebebiyle işçi çıkarmanın o kadar da kolay bişey olmadığını da, mahkemenin yazılı değerlendirme isteyeceğini de, o değerlendirmenin işçi tarafından biliniyor olması gerektiğini de bilir.
haklı sebeple fesih yapılıyorsa, işçinin yazılı savunmasının alınması gerektiğini de bilir.
sgk primini eksik yatırdığı takdirde kuruşu kuruşuna tamamlamaya mahkum olacağını da bilir.

tüm kurumsal şirketler, yukarıdaki prosedürlere uymadıkları takdirde işçinin açtığı davayı kazanacağını, hem işçinin parasını, hem bunun faizini, hem mahkeme masraflarını, hem de karşı taraf vekalet ücreti ödeyeceğini bilir. zamanında personele 100 verecekken, mahkeme sonucu onlara 500'e malolur belki. ama yine de mahkemeye gitmeden zırnık koklatmazlar.

çünkü, bir davanın kesinleşip de işverenin tüm bunları gerçekten ödemek zorunda kalması, en az 5 yıl gerektirir. ki bu da, karar yargıtay'dan bozulmazsa 5 yıl. bir de bozulursa kafadan 7 yıla çıkar süre. o sürede işveren, 100 lirayı çoktan 100bin yapar. bunun 500'ünü de işçiye vermekte beis görmez.

işte bu yüzden, 4 ayda bitirilmesi gereken işe iade davaları bile yıllar aldığı için, iş hukuku ne derse desin, o primler eksik yatmaya devam edecektir. zira hukuk asla sadece kanunla ilgili değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder