21 Şubat 2011 Pazartesi

Yargıtay'dan karar çıkarttırma meselesi.

Şişli'de bir duruşma öncesi, davacı işi uzatmakta kararlı...

- Yalnız tavzih Yargıtay'dan hala gelmemiş...

- Tamam da zaten biz niye tavzih bekliyoruz ki? İlamda sehven yapıldığı çok bariz bir maddi hata var, yargıtay böyle bariz durumlarda tavzih istemiyor ki. Dosya bilirkişiye bu haliyle gitsin, hesap doğru tarihe göre yapılsın, olsun bitsin. hem sizin için de daha iyi.
- O zaman siz de dosyanızı takip etseydiniz de Yargıtay'dan çabuk gelseydi!
- Dosyanın Yargıtay'dan çabuk dönmesini sağlamak nasıl yapılıyor bilemiyorum, ama o da bir yöntem tabii ki...

Nası ya? Bi kere tavzihi ben mi istedim? Ayrıca ne diyeceğim, Yargıtay'ı arayıp "Ya ama sayın hakim ayıbediyosun kaybediyosun" mu diyeyim, nası ya? Keşke "Sen şunu bana bir anlat hele, erken getirtebiliyorsan sakın bu gecikmenin sebebi de sen olmasaysın?" diye bi sorsaydım... Ama o ara önündeki kaleme girip kayboldu zaten. Herhalde ne dediğinin ancak o an farkına vardı.

Neyse, duruşmada...

- Sayın Hakim, tavzihin gelmesini beklememize gerek yok, biz emsal kararı sunduk, bu tür maddi hatalarda yargıtay dosyanın doğrudan bilirkişiye gönderilmesini uygun görüyor. Aksi takdirde hak kaybının önünü alamayız.
- Evet tamam gönderelim.

Oh.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder