Merhaba arkadaşlar,
Geçen cumartesiden beri
tatildeydim ve internetim yoktu. Tüm haftayı, yukarıda gördüğünüz fotoğraftaki
gibi bir halde geçirdim nispet gibi olmasın… Bu sefer kırmızı ojelerim yoktu ve
okuduğum da Arthur C. Clarke değildi; oje sürmeye vakit ayıramayacak bir yoğunlukla
Isaac Asimov okudum. Tavsiye ederim.
Gelelim fasulyenin
faydalarına…
12 Temmuz Perşembe
O gün aslında buradaydım
ama gözümden kaçmış… Pazar Yerleri Hakkında Yönetmelik’i yayınlamışlar.
Pazarcılara neden bu derece
el attıklarını başta anlamadım tamam mı. 34 maddelik, ekleri filan olan, bayağı
bayağı yönetmelik yapmışlar, Allah Allah dedim. Sonra baktım ki, meğer pazarcılık
ne önemli işmiş…
-
Pazar yeri
kuruluş komisyonu oluşturulmuş. Yani buraların denetimi de “atanmışlardan”
sorulacak.
-
Yerleşim planını
belediye encümeni yapacakmış. Belediyede eniştesinin kirvesi olan yaşadı.
-
Tezgah
sahiplerinde aranacak şartların içinde şu var: “d)
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas,
ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,”
Yani aslınca ceza hukuku, bildiğin tecrit ve sosyal
intikam hukuku. Resosyalizasyon denen şeyin bir hukuk fakültesi fantazisi
olduğunu biliyorduk zaten ama yine de iyi kötü bir teorik temel sağlıyordu o fantazi.
Şimdi iyice gördük ki, sahtecilik yapacağına git üniversite öğrencilerini telle
boğ daha iyi.
Ayrıca EDİMİN İFASINA FESAT KARIŞTIRMA ne lan? Borçlar
Kanunu’yla TCK’dan bir kolaj yapıp oturtuvermişler oraya, ha bu arada böle bir
suç gerçekten varsa o TCK’yı ayrıca öperim ben.
Bu arada, memleketin yarısının Ergenekon ve Balyoz’a,
diğer yarısının da KCK’ya karışmış olduğu gerçeğini hiç saymıyorum bile. Abicim
sokakta otobüs bekleyerek bile devlete karşı suç işlemiş olunan bir yerdeyiz
biz, pazarcılık da yapamayalım. Peki.
Bana bi devlet bulunsanıza ya, oraya gideyim. Ohannesburg
var bir, bence olur.
-
Tahsis ücretinin
eski halini bilmediğim için yenisini değerlendiremiyorum ama kesin vardır bi
numara.
-
Artık pazar mallarını
da “sisteme” bildiriyoruz. Kukumuzun bile “sisteme girildiği” bir ortamda Salihli
kirazını takip edilmemesi anlamsız olurdu zaten. (Bu arada Salihli kirazı’nı
İstanbul’da öğrendim ben, Napolyon bilirdim. O da güzel, bulursanız bana da
alın.)
-
Bu arada, elli
saattir bu kanunu okuyoruz, bir kere “pazarcılar esnaf odası” demedik ki var
öyle bir oda? “Devlet varken esnaf odası neymiş” zaar…
- “Üreticiler, pazar yerlerinde
yalnızca kendi ürettikleri sebze ve meyvelerin
satışını yapabilir. Satılabilecek toplam mal miktarı, adet ile yapılan satışlarda 300 adet, bağ ile
yapılan satışlarda 100 bağ, kilogram ile yapılan satışlarda 200 kilogramdan az
olmamak üzere belediye encümenince belirlenir.”
E zaten Salihli kirazı yiyemeyecekmişiz ki biz?
Ahahahahahah diyecek hiçbir şey bulamıyorum. O zaman Bostancı’yı yeniden bostan,
Langa’yı yeniden kavun karpuz alanı yapalım, Fıstıkağacı’ndaki binaları yıkıp
yerine fıstık dikelim. Hatta madem sivilleşiyoruz, Kuleli Askeri Lisesi’ni
yıkıp yerine kompile badem ekelim. Mis gibi. Burada yetişmeyen şeyler için de
ne yapalım, bulduğumuza şükredelim. Karadeniz’e narenciyeyi, Akdeniz’e taze fındığı
yasaklayalım. Nasıl? Ya da pazarcılığı olduğu gibi kaldırıp, eşekleri süpermarketlere sürelim.
Bu arada, Çanakkale'den domates karşılığında, Adana'dan narenciye göndertebilirim. Aklınızda olsun.
Bu yeni ekili dikili alanların ise kimin elinde
kalacağını hiç tartışmıyorum dikkat ederseniz.
Satılabilecek mal miktarının belirlenmesi ise
bambaşka. Arkadaş sizi anlamıyorum ki, “kimse belirli bir miktardan fazlasını
satamaz” derken acaba fırsat eşitlikçisi misiniz, komşusu açken tok yatan
bizden değildir’ci misiniz, motomot eşitlikçi birtakım komün kafalılardan
mısınız yoksa “fazlasını ancak ben satarım” diyerek, liberalizmin pis suyu olan
kapitalizmin bile suyunu çıkaranlardan mısınız? Bir deyin hele, siz necisiniz?
- "Satış yeri
bulunmaksızın satış yapılmaz.” Çünkü “vergilendirilmiş
kazanç kutsaldır” ve üstelik bize oy vermeyen de patates dinindendir. Biz kutsamadığımız
kazancı fitil fitil almasını biliriz, yanlış bir kutslaınız varsa o sizin yanlışınız.
“Senin vergin ne ki bir de bişeyler
kutsuyor?” derseniz, devlete karşı suç işlemiş olursunuz, işlemeyin.
- 19/7 “Dördüncü fıkrada belirtilen kese kağıdı, yapılmaz.” Anlayanın bir iftarı benden. Oruç
tutmadığınıza inanmamı beklemiyorsunuz herhalde? (Gerçekten tutmayan kriptolu
mesaj göndersin. Ayşe tatile çıkabilir.)
-
Haa esnaf odası “ilgili
meslek kuruluşu” olarak geçmiş bir yerde. Fiyat etiketi dağıtacağımış.
- Artık elektronik
tartı kullanılacakmış. Muasır medeniyet seviyesini Pazar tezgahlarından
yakalamak saadet verici. Bu arada, pazarcılardan “tahsis sahibi” diye
bahsediyor hep, yeni uyduruk sıfatımız hayırlı olsun. Pazarcı o, bildiğin pazarcı.
Esnaf. Ekmeğinin peşinde. “Tahsis sahibi” değil, ne o öyle işadamı gibi, hayatı
kariyer olmuş, işe “İK prosesinden” geçip yönetim kurulundan onaylanarak gelmiş
gibi… Gerçi onu da öyle yapıyorlar artık ya bakma. Kendine pazarcı değil tahsis
sahibi diyen esnafla işim olmaz hacı, ben gider süpermarketteki “satış
görevlilerinden” alırım iki bağ maydonozumu.
-
26. madde diyor
ki, Yönetmelik’e aykırı davrandığın bir sene içinde tespit edilirse,
FAALİYETTEN MEN edilebiliyormuşsun. Kim tespit edecek, belediye zabıtaları. Anladınız
siz.
-
Faaliyetten men
dediğim, tahsisin iptali değil. O da var ama o başka.
- “Tahsis
sahipleri ile bunların çalıştırdıkları kişiler, mevsim şartlarına uygun olarak özellikleri ilgili meslek kuruluşunun görüşü alınarak belediyelerce belirlenen
kıyafeti giymek zorundadır. Bu kıyafetler, ilgili meslek kuruluşu tarafından sağlanabilir.”
Tektip candır. Pazar, eğer pazarcılar üniforma giyiyorsa pazardır.
Hasiktir diyorum. Küfür değil, Osman Baydemir’inkinden.
- "Pazar yerinde faaliyet gösterenlerin, mesleki bilgi ve deneyimlerini artırmak ve ilgili mevzuatta yer alan hak ve yükümlülükleri hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamak amacıyla eğitime tabi tutulmaları Bakanlıkça öngörülebilir.” İyi de
kardeşim o domatesi sen mi yetiştirdin, kabzımalla sen mi pazarlık ettin, mallar
getirilirken onun taşıma zararına sen mi katlandın, tezgahta sen mi bağıracaksın?
Eğitimde ne anlatacaklarını içtenlikle merak ediyorum. Satış yeteneği
pazarcıdan daha gelişmiş kaç kişi olabilir be?
- “Tüketicilerin pazar yerlerine
kolaylıkla ulaşabilmelerini teminen belediye veya ilgili meslek kuruluşu tarafından ücretsiz servis hizmeti
verilebilir.” – Koş Albayrak koş…
-
Yürürlük
maddesini kurcalamadım ama hepsi hemen yürürlüğe girmiyor.
Diğer günlerin gazetelerine daha başlayamadım bile, kusura bakmayın artık.
İyi "pazarlar,"
Göksun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder