12 Temmuz 2012 Perşembe

Kanun dediğin bir torba, ama büzülemeyeninden.

Şimdi düşüp bayılacağım, yine torba kanun çıkmış, hem de bu sefer iki tane.

Okurken tepki cümlelerimi Twitter'dan yazdım, buradakiler onların derlenip toplanmış hali olacak. Neyin kaçıncı maddede olduğunu maalesef not almadığım için ise, ctrl+f yapmak size düşüyor. Yapsam iyiydi ya neyse tembellik ettim...

Gün itibariyle iki yeni torba kanunumuz var, bunlardan biri sağlık bakanlığı ve şürekasını ilgilendiriyor. Linki şudur: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/07/20120712-12.htm

- Sezaryen doğum meselesi bir kanuna girdi şükür sonunda. Umumi Hıfzısıhha Kanunu'nun 153. maddesine,  “Gebe veya rahmindeki bebek için tıbbi zorunluluk bulunması hâlinde doğum, sezaryen ameliyatı ile yaptırılabilir." ifadesi eklenmiş. Bunu Feysbuk'ta yazınca Deniz "Öyle değil miydi zaten?" diye sordu, bunun üzerine biraz bakındım ama yasal bir düzenleme göremedim. Uygulama tebliğinde filan var idiyse bilmiyorum. Ama artık yasaya girdi, bu net.

Aynı maddenin ikinci cümlesinde ise özetle, doğum sonrası sağlık sorunu olması halinde annenin bir hafta hastanede tutulması zorunluluğu vardı. Kaldırmışlar. Anamızı aldığımız gibi, çocuğumuzu da alıp gidiyoruz. Ya da belki, çocuğumuz anasını da alıp gidiyor. Yani sağlığa inanmıyorum ama bir gidiş var.

- Aynı kanunda nargile meselesine de el atılmış. Geçenlerde "artık nargilelerin üzerinde de uyarı olacak" gibi bir şeyler duyduğum zaman yem-min ediyorum bunu bir Zaytung haberi filan sandım. Fakat gerçekmiş, artık o iktidarsız adamları nargilelerin üzerinde de görecekmişiz. Shit.

- Psikologların devletten iş almaları için bir sağlık kurumunda tecrübe kazanmaları şartı kaldırılmış. Yani kaldırılan şey, tecrübe şartı değil, bunun bir sağlık kurumunda olması şartı.

Yani cemaat dershanelerinin rehberlik servisleri ya da yurt abiliği filan da iş görüyor.

Bu kanunda daha bir sürü değişiklik var ama biliyorsunuz ben bu işi "keyfe keder" yaptığım için biraz yüzeysel takılıyorum. Hep diyorum, bunu benim işim haline getirecek bir teklif alayım, anında kabul ederim hiç sorun çıkarmam.

Bir diğer kanunumuz, sağlık bakanlığı ve çevresi ile sınırlanmamış, "hardcore" bir torba kanun. Organize sanayi bölgeleri ve enerji piyasası hakkında filan da bir sürü değişiklik var ama o işlerden anlamadığım için maddelerine fazla bakmadım. Linki şudur: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/07/20120712-11.htm

- TÜBA mıdır TÜBİTAK mıdır son ismi her neydiyse, artık şirket kurabilecek ve kurulmuş şirketlere ortak olabilecekmiş.

Bir kulak arkamız vardı o da gitti hamdolsun.

- Diyanet İşleri Başkanlığı müşavirlik kadrosu 15'ten 40'a çıkarılmış.

Diyanet bütçesinin akıl almazlığını zaten biliyoruz. Ama "Eh, bütçeleri de var..." yerine "Hah 35 yeni müşavir için ek bütçe de alacaklar" diye düşünmek daha gerçekçi.

Eğer o ek bütçe gerçekten verilirse, buradan DİB'e sesleniyorum, bir doymadınız Allahsızlar.

- Evde özürlüye bakan kişiye devlet yardım ediyormuş ben bunu bilmiyordum. Artık, özürlünün kişisel gelirleri devlete düzenli olarak bildirilecekmiş ve bu gelirler belirli bir miktarı aşarsa, hem yardım kesilecekmiş, hem de o güne kadar yapılan yardımlar geri alınacakmış. Bir de o geri alınacak yardımlara yasal faiz işletilecekmiş.

İyi de, birincisi, o gelir bugüne kadar limitin altındaydıysa? Kanunda bunun düzenlenmemiş olması takdire şayan. İkincisi, siz siz olun, zengin özürlülere yardım etmeyin. Ne olur ne olmaz. "Özürlü özürlüdür, insan da insandır" dediğinizi duyacak olursam bozuşuruz.

- A1, A2, B, C, D ve E sınıfı ehliyet için 8 yıllık eğitim şartı kalkmış. Bunu Twitter'da yazınca bir arkadaş "ilkokul mezunu olma şartı duruyor ama?" dedi ama ilk sekiz yıllık eğitilenler şu an daha 26 yaşında filan. Onu nasıl yapalım?

- Kanunda birtakım linyit sahaları için açıkça "özelleştirilir." yazıyor. Net. Özelleştirme kapsamına alınır filan değil, direkt satılacak.

Bu kış dağıtılacak kömürlerin markasını iyi belleyin. Karşınıza elbet pek çok kez daha çıkacaktır.

- Sabıka kaydı artık e-devletten alınabilecek ve verilebilecek.

- Kanun'da (hangisi olduğunu hatırlamıyorum ama sağlıkla ilgili bir şey) resmen "İNTÖRN" diye bir şey var. Öyle yazıyor. Tıp fakültesinin beşinci sınıfından altıncısına geçmekte olan "saha öğrencileri" için kullanılmış.

Diyor ki, bu öğrencilere bir ödeme yapılacakmış evet, ama bu ödeme ve o çalışma, sigorta ile ilişkilendirilemezmiş. Yani bu sefer, "paranı da al git." Sıradaki?

- Memuriyetten çıkarılanlarla ilgili olan madde önemli olabilir ama okumadım, bence bir bakın.


- TACİR OLANLA OLMAYAN ARASINDAKİ KİRA SÖZLEŞMESİNDE BEŞ YIL SÜREYLE UYGULANMAYACAK OLAN HÜKÜMLER VAR!!!111BİR!1

Bu önemli olduğu için düzenlemeyi aynen kopyalıyorum, ama maddelere bakmadım, bir bakıverin:

Kiracının Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 323, 325, 331, 340, 342, 343, 344, 346 ve 354 üncü maddeleri 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.”

- ÖLDÜRÜLEN terör örgütü mensuplarına gelir bağlanmayacakmış. Kefenin cebi yoksa demek ki...

Ayrıca, terör sonucu öldürülen örgüt üyelerinin yakınlarına da gelir bağlanmayacakmış.

Öldürülenin o maaşı öbür tarafta yeme şekillerini bir kenara bırakalım, son yılların kanunlarının Türkçe'ye benzeyen garip bir dille yazıldığını zaten biliyoruz.

Fakat, gerçekten üye olup olmadıkları konusunda kura çekmeyi mi düşünüyorsunuz kuzum? Bu konuda Twitter'da @c0existence rumuzlu meslektaşla sohbet ettik biraz, çok güzel fikirler çıktı. Kendisine, tüm katkıları ve kafa açmaları için teşekkür ederim.

Mesela yazı tura atılabilir, ama o kumara girer. Onun yerine istihareye yatılabilir, hem dinimizde yeri de var.

Ya da kişiyi mezardan çıkarıp sorgusunu yapabilirler. O zaman da, devletin "ruh çağırma uzmanı" kadrosu ihdas etmesi gerekir. Dibek dövücünün hınk deyicisi için bile kadro oluşturan devletimizin bu kadrodan kaçınmasını ben beklemem şahsen. Hem diyanete ek bütçe için sebep de olur.

Feth-i kabir yapılıp, kemik yapısından da bir karara varılabilir. İnsanları kafatasına göre değerlendiren olduğu bir dünya için yabancı ya da o kadar da distopik bir düşünce de sayılmaz  Mesela dizlerinde aşınma yoksa, yani namaz kılmıyor ve yani kafirdir. Net. E namaz kılan da terörist olamayacağı için, ayrıca da tüm belalar da    imansız "tinerciler" yüzünden olageldiğinden... Karar: Terörist. Başka pek çok kriter getirilebilir, bunlar bir anda aklıma gelenler.

Tabii durum böyle olunca, insanlar kendilerinin terörist olmadıklarına dair birtakım emarelerle gömülmek zorunda kalırlar. Ona göre bir tören, belki ona göre bir mezar yeri, ya da cevşenle veya kutsal kitapla gömülmek... Hatta en iyisi, bedenimize iliştirilmiş bir temiz kağıdı - ama yazısı silinmeyen cinsten olsun mümkünse. Bilemedim şimdi. Ama anlıyorum ki, ne varsa ilkel adetlerde var. Eskiden ne güzelmiş, adamın mezarını açınca ölmeden ne olup ne olmadığını eşyalarına bakıp tak diye anlıyormuşsun. Ne varsa eskilerde var azizim...

Ölen belki rehin alınmış masum biri olabilir. Ya da, eylem sırasında "oralarda" da olabilir. Bu konuda emniyetin beyanı esas alınacağı için, hepimizin polisle iyi geçinmesinde sonsuz fayda görüyorum. Nitekim, Cihan Kırmızıgül olayını da biz yaşadık, Uludere'de 10-15 yaşlarındaki çocukların üzerine bombayı da biz yağdırdık. Uğur Kaymaz'ı, 12 yaşındayken 13 kurşunla  biz öldürdük. Neden? Emniyet ya da askeriye, onlara terörist dedi de ondan.

Eskiden bi Anayasa vardı ama, şimdi analık vasfıyla ilgili bir espri yapmayayım. Memlekette 301 var.

- Diyelim ki devlet size terör eyleminde ölen yakınınız için yardım ediyordu ama bu yardımın haksız olduğu ortaya çıktı. Bunun ortaya çıkış şeklinin nasıl olacağını yukarıda uzun uzun anlattık.

Size, bu haksızlığın ortaya çıktığı ana kadar yaptığı tüm yardımı faiziyle geri alacak devlet. Ama eğer sizin bu ödemeyi hak ettiğiniz sonradan ortaya çıkarsa, ki bu nasıl olacak onu da bilmiyorum, size geçmiş döneme ilişkin ödeme yapılmayacak.

Yani bir tanım verilecek olursa devlet, "haksız ödemişim" diyerek tüm önce verdiklerini hem de faiziyle geri alan ama "haklıymışsın" diyorsa, önceki döne paralarını sana asla vermeyen şey.

Siyaset felsefesine ve devlet kuramına ciddi ciddi kafa yoranları gerçekten anlamıyorum. Arkadaşım, Platon musun afedersin, adamcağızın vaktinde doğru düzgün devlet yokmuş, oturmuş düşünmüş haklı olarak. Sana ne oluyor?

O güzel kafanı hiç böyle şeylere yorma, o vaktini var eşinle dostunla takılmak için kullan. Gözlerine yazık.

Bak ben sana tüm o okuduklarının özünü iki kelimeyle verivereyim: Devlet... "sever." (Uluorta söyletme beni.)

Sağlıcakla,
Göksun.










2 yorum:

  1. merhaba,
    resmi gazete'ye bakındım ama bununla ilgili bir düzenleme göremedim. belki de ben aramayı beceremedim; bilemiyorum.

    bunu milliyet'te okudum. sizin de aklınıza benim aklıma gelenler mi geliyor merak ettim.
    ...
    "ÖSYM'nin kurduğu veya iştirak ettiği şirketten, ÖSYM'nin yapacağı mal ve hizmet alımlarında YÖK'ün uygun görüşü alınmak kaydıyla, sınav faaliyetlerinin yürütülmesine yönelik olarak yapılacak mal ve hizmet alımları, Kamu İhale Kanunu dışında tutulacak."
    ...

    evet arayan belasını da mevlasını da buluyormuş, ilk sefer aramayı becerememişim. bu da re-ga'dan alıntı:

    MADDE 27 – 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

    “t) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığının kurduğu veya iştirak ettiği şirketten (ÖSYM’nin yapacağı mal ve hizmet alımlarında Yükseköğretim Kurulunun uygun görüşü alınmak kaydıyla) sınav faaliyetlerinin yürütülmesine yönelik olarak yapılacak mal ve hizmet alımları,”

    MADDE 28 – 4734 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin birinci fıkrasına ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.

    “İlan yapılmayan ihalelerde, ihale dokümanı sadece idare tarafından davet edilenlere satılır.”


    zaten "sınav" yapmak üzere kurulmuş, asıl çalışma alanı bu olan bir kamu kurumunun asli faaliyetleri ile ilgili mal/hizmet alımlarının KİK'den bağımsız yapılması şaibeli değil mi?

    http://www.osym.gov.tr/belge/1-2708/osym---gorevler.html

    yoksa ben mi fazla büyütüyorum bu maddeyi?

    YanıtlaSil
  2. merhaba,

    hayır kesinlikle fazla büyütmüyorsunuz. türkiye'de devletin yaptığı sınavlar güvenilirliğini zaten kaybetmişken, yapılan bu yeni düzenleme tam anlamıyla "tüy dikmektir" bence.

    o maddeyi okuduğumu hatırlıyorum ama dikkat etmemişim, katkı için teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil