11 Mayıs 2012 Cuma

"Hukuka giriş" ders kitabı olarak "Dava"

Arada çok fazla şey oldu bitti, ama ben en son Uludere katliamı için bir şeyler çiziktirmiştim. O yazıdan sonra da, çok sevdiğim bir arkadaşım, beni bugüne kadar "yanlış tanıdığını" anlamış ve muhtemelen, aslında benim bir "terörsevici" biri olduğum hissine kapılmıştı. Meğer arkadaşlarına olabildiğince "insanca" davranıp onların yardımlarına koşunca iyi biri olmuyormuşsun ama 33 insanın üstüne füze yağdırılmasına tepki verince kötü olabiliyormuşsun.

İşte o yüzden, Cihan Kırmızıgül konusunda yazmaktan çekinmiyor değilim. Bu kez de başka bir arkadaşım kalkıp "Olaya poşu olarak bakmayalım, neden her duyduğuna inanıyorsun, bu kişinin terörist olmadığı ne malum, hem belki kaçakçı, belki orada biyolojik silah var?" der mi diye endişeleniyorum. 

Sevgili arkadaşlarım, baştan söyleyeyim... Ben bu yazıda devlete ve devletin hukuk algısına verip veriştireceğim. Cihan kardeşimin, bırakın hüküm giymesini, yargılanmasının bile bu devlet için utanç sebebi olduğundan bahsedeceğim. Eğer bunlar hakkımdaki fikirlerinizi değiştirecekse, buyrun değiştirsin, hakkım varsa helal-i hoş olsun. Siz sağ ben selamet. 

Cihan Kırmızıgül olayını tekrar anlatacak değilim. Burayı okuyan kişi zaten hadiseyi anahatlarıyla da olsa biliyordur. Fakat bilmeyenler ya da hatırlamak isteyenler için özet olması babında, sizi Özgür Mumcu'ya yönlendiriyorum. Önce şuradan buyrun: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1051050&Date=30.05.2011&CategoryID=97

Şimdi, Cihan kardeşimin PKK bağlantısı olup olmadığından tamamen bağımsız düşünerek, tamamen hukuki değerlendirmeye geçelim... Bakın tekrar söylüyorum, burada bu çocuğun ne olduğunu tartışmıyorum. Hukuki "olması gerekenden" bahsediyorum. 

Yazıda okumuşsunuzdur, Cihan'ın "bombacılardan" biri olduğuna dair hiçbir delil yok. 

- Görgü tanığı, "Hayır, olay yerinde gördüğüm şahıs bu değildi" diyor.
- Kendisini gösteren bir kamera kaydı yok.
- Üzerinde bulunan bir bomba malzemesi, kesici-delici alet vs. yok.
- Sabıkası yok. Zaten sabıka edinecek vakti de olmamış pek, 22 yaşında.
- Araması, kaçak göçek durumu yok.
- Adresi, yeri yurdu belli. Bildiğin öğrenci. Hem de Galatasaray Üniversitesi'nde. (Burada okulları ayırıyorum sanılmasın ama GSÜ'yü kazanmanın ve orada okumanın zorluğunu bilmeyen yoktur diye düşünüyorum.) 
- Orada oturan arkadaşını ziyarete gitmiş, arkadaşının kimliği belli.
- Olay yerinde bulunmuş değil. 
- "Alındığı yer" bir otobüs durağı. Terör eylemine karışmış birinin durakta otobüs beklemesi gerçekten çok mantıklı.

Bir şey soracağım, lütfen CMK 100'e bakalım... Buradaki "kuvvetli suç şüphesi" nerededir afedersiniz?

- O arkadaşın ifadesine başvuruldu mu?
- Polisin beyanı dışında, Cihan'ın molotof kokteyli atanlardan olduğuna dair herhangi bir "emare" var mı? Delil bile demiyorum.
- "Polisin sözüne karşı Cihan'ın sözü" durumu var, çünkü elimizde söz dışında bir şey yok. Peki iyi de, bu ülkenin polisi gerçekten bu kadar güvenilir mi?

Meğer Kafka'nın Dava'sı kurgu değilmiş. Yazar orada 21. yüzyıl Türkiye yargısını anlatmış, biz bilememişiz

Diyelim ki gerçek bir tutuklama sebebi buldunuz...

- Cihan kardeşim 25 ay tutuklu kaldı. Gerçekten PKK bağlantısı olsa, 25 ay boyunca biz bunu öğrenmiş olmaz mıydık? PKK saklanan bir örgüt değil ki, attıkları adım bile haber oluyor. Ne yapsalar "Evet biz yaptık" diyorlar, hangi üyeleri neye karışsa "Evet ben karıştım" diyor. Şimdi terör örgütü propagandası yaptığımı sanacaksınız ama bu propaganda değil somut bir gerçekliğin ifadesi: PKK ne yapıp ne ettiği konusunda devletten çok daha açıksözlü ve üyesini çok daha sahiplenen bir örgüt. Devlet dediğin, PKK ile konuştuğu ortaya çıktığında bile (ki zaten konuşmalıydı) "Aaa ne münasebet" diye kendini ortadan sıvıştırmaya çalışıyor.

Diyelim ki, Cihan gerçekten PKK üyesi... Bunu biliyor musunuz?

Bunun kriteri poşu takmak mıdır?
Poşusunu yasakladığın bir halkı kardeş gördüğünü nasıl iddia edersin?
Boynundaki "bez parçasını" (ki bu da senin ifadendir) suç unsuru saydığın bir halkı özgürleştirdiğini, hangi yüzle söylersin?
Bundan sonraki adımın ne olacak, bu insanların yaşadığı yerleri haritadan mı sileceksin?

22 yaşında bir insanın boynundaki "bez parçasını" 25 ay tutukluluk + 11 yıllık ceza için yeterli görüyorken, ne münasebet, bu ne cür'et, nasıl bir utanmazlık... sen adına "ülkemizde demokrasiye müdahale eden tüm darbe ve muhtıralar ile demokrasiyi işlevsiz kılan bütün girişim ve süreçlerin tüm boyutları ile araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla meclis komisyonu oluşturulmasına dair karar" dediğin saçma sapan bir hadiseyi"demokratikleşme" olarak  nasıl önüme koyarsın?

Bu nasıl bir pişkinlik.

Sivil diktadan farklı bir şey bu. O var, tamam. Fakat bu, sivillerin içinde adını koyamadığım bir alt kümenin diktası.

Zira ben de sivilim, ama gördüğüm kadarıyla kırmızı bluzun üstüne yeşil şal aldığım dakika terörist oluyorum. 

Ha bu arada, 13 yaşındaki kızlara tecavüz etmenin serbest olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bunları da unutmayalım. En az üç çocuk. Ama onları "faili meçhul" yapana iki yıl.

*
Bunu 11 Mayıs'ta yazmıştım, 14 Mayıs tarihli Özgür Mumcu yazısı da burada dursun: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1087926&Yazar=OZGUR-MUMCU&CategoryID=98

‎"Mahkeme, Dink suikastında bulamadığı örgütü, otobüs bekleyen poşulu bir gençte buldu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder