10 Mayıs 2012 Perşembe

11 soruda, avukat olmayanlar için adliye bilgisi

Merhaba arkadaşlar,

Bu seferki kılavuzumuzda geyiksel bir niyet yok. Adliyelere yabancı olan arkadaşların bir "önbilgiye" ihtiyaçları olduğunu gerçekten düşünüyorum ve bu bilgiyi vermenin peşindeyim. Çünkü, bu arkadaşlar ki ben bu yazıda kendilerini "siviller" diye anacağım, hem kendileri zorlanıyor, hem de bu zorlanmanın ucu bazen bize de dokunuyor.

Nedenini çözemedim ama ben hep "koridorda durdurulup bir şeyler sorulan" kişi olmuşumdur. Farklı şehirlerdeki adliyeler dahil, ne zaman adliyeye gitsem mutlaka ama mutlaka en az bir sivil tarafından durdurulurum. Şu mahkeme nerede'sinden tut, elindeki kararı gösterip açıklattırana kadar. İşte ben de, sivil arkadaşlarıma, teyzelerime ve amcalarıma bir de buradan yardım etmek istiyorum.

Diyelim ki, elinize bir mahkemeden davetiye geldi...

1. Gitmesem ne olur?

- Davacı iseniz ve avukatınız yoksa, davanız düşer. Yani o duruşmaya gideceksiniz.

- Davalı iseniz ve avukatınız yoksa, davaya sizin yokluğunuzda devam edilir. Hiç öyle "nasıl olsa haklıyım ben" büyüklenmesine girmeyin, dibine kadar haklı olsanız bile o davayı kaybedersiniz. Adliye işleri filmlerdeki gibi değildir. Derdinizi siz kendiniz anlatmazsanız mahkeme kendiliğinden sizin hakkınızın peşine düşmez. Hakim "Ya dur bakalım bu adam gelmiyor ama belki şöyle de bir şey vardır..." diye, sizin söylemeniz gereken bir şeyi kendiliğinden yapmaz. Yapamaz. Kanun ve sistem buna müsait değil. Olmasın da zaten. Sen hem tenezzül edip duruşmaya gitme, sonra hak hukuk bekle. Yok öyle, biz burada eşşek başı mıyız afedersin?

- Tanık iseniz, avukatınız varsa da yoksa da gideceksiniz. Eğer gitmezseniz, mahkeme sizi tekrar davet eder. Yine gitmezseniz hakkınızda "zorla getirme" kararı çıkarılır, polis zoruyla götürülürsünüz. Efendi olun, kendiniz gidin.

2. Erken gideyim de hemen olsun bitsin...

Ahahahaha yapma ya? Ya pardon çok elitist gibi göründüm ki kendilerinden hiç hazzetmem, ama yani, buna gerçekten gülüyorum.

Gittiğin yer "adliye" güzel kardeşim. Bankamatik kuyruğuna girmiyorsun.

Davetiyende 11.30 yazıyorsa, senin 8.30'da orada olmanın hiçbir ama hiçbir anlamı yok. "Ben işten sabah izin alayım, 8.30'da hemen gidip bi ifade veriverip geleyim..." diye bir dünya yok. Gelmesi gereken herkesin gelip de duruşmaların vaktinden önce alınması, ancak Güneş sistemindeki tüm her şeyin aynı doğru üzerine gelmesiyle belki mümkün.

3. Kapıda bir liste var ama benim adım/dosyam yok?

Salonun kapısına gider gitmez ilk olarak, kapıdaki listede kendini bulacaksın tamam mı. Dosya numarasından kontrol et. Eğer listede dosyayı göremezsen,

- Doğru mahkemede misin? Şimdi sen "ikinci asliye mahkemesi" demeyi seversin, bilirim, ama öyle bir mahkeme yok canım benim. 2. asliye ceza bir de 2. asliye hukuk var. Ama 2. asliye yok. Önce bunu kontrol et. Hukuka gidecekken cezanın kapısında beklersen bir anlamı olmaz bunun.

- Doğru günde mi geldin? Elindeki davetiye-duruşma zaptı-not-her neyseye bir daha bak. Günü karıştırmış olabilirsin.

Eğer bunları kontrol ettikten sonra dosyanı listede hala bulamıyorsan, mutlaka yazı işlerine git sor. Yazı işlerine "kalem" de denir bu arada.

4. Dosyamı buldum, ne yapmalıyım?

Listede kaçıncı sırada olduğunu ezberlemelisin. Diyelim ki 15. sırada mısın, mübaşiri görünce "Biz 15. sıra için geldik" diye ona bilgi vermelisin. Davacı mısın davalı mısın diye soracak, ne olduğunu söyleyeceksin, o da kendi elindeki listeye senin geldiğini işaretleyecek.

Kapıdaki listelerde de olur o işaretlerden. Mesela, bazı yerlerde B görürsün, o avukatların bıraktığı bir işaret. "Buradayım" anlamında.

5. Bize 11.30 demişlerdi ama saat 14.30 oldu?

Olur öyle. Atarlanma, adamın asabını bozma. Bak burada seninle birlikte onlarca insan bekliyor, sırtımızda cübbelerimizle ağaç olmuş bizler bekliyoruz... Bir sen misin akıllı? Gereksiz asabiyetle ortamı germe, kırarım boynuzunu.

Duruşmaların neredeyse hiçbir zaman saatinde yapılmadığını bilmiyor olabilirsin, çok normal. Ama bu yüzden gerginlik yaratıp çevrendekileri de sinir etme rica edicem.

Sevgili kardeşim, duruşma saati dediğin eski bir yalan, Adem ve Havva'dan kalan. Bu şöyle bir şeydir, 9.30 duruşmasına 12'de girebilirsin. Ama "Nasıl olsa geç alırlar yeaaa" diye aheste davranıp 9.35'te orada olduğun vakit, bir bakmışsın ki senin sıran geçmiştir. Bu böyledir, bilemezsin. Aynı saate 6948 tane duruşma koyarlar, bunun bir kısmı tanıklı, birazı kavgalı, öbür kalanlar tutuklulu, diğerleri çok taraflı... her şekilde olabilir. Duruşmalar kimi zaman 30 saniye sürebildiği gibi, kimi zaman 2 saat de sürebilir. Hayır, 30 saniye de 2 saat de abartılı değil, gayet mümkün.

Bak tekrar ediyorum, bunu önceden bilemezsin. Oraya, sana söylenen saatten 5-10 dakika önce gitmende fayda var. Daha erken gitmen gereksiz, daha geç gitmen riskli.

Biz de bekliyoruz seninle saatlerce bak. Madem o kadar şikayetçisin, o kadar dedik "avukat tut" diye. Tutaydın, senin yerine avukat bekleyeydi. Sonra sen o avukatın parasını vermeyeydin, "Aman avgat da naptı yea iki laf etti o kadar" diyeydin de tüm kadim güçleri bir haciz arabasına doldurup üstüne salaydım.

6. Acaba dosyam alındı mı, mübaşire söylemiş olmama rağmen alınır mı, kapıda beklemek zorunda mıyım?

Bunun istisnası olabiliyor, ama genelde mübaşirler, alınan dosyaların üzerini listeden çizer. Hani kapıdaki duruşma listesi var ya, onu diyorum. Eğer senin duruşmanın üstü çizilmiş/karalanmışsa olmuş bitmiştir, kaçırmışsındır, geçmiş olsundur.

Aslında duruşmayı kapıda beklemek zorunda değilsiniz. Ama eğer oralardan ayrılmış ve duruşma saatini de geçirmişseniz, "Ama ben burada olduğumu söylemiştim!" diye cıyaklamayın. Tamam haklısınız, belki mübaşir hatalı, ama belki karşı taraf sorun çıkardı? Belki hakim beklemedi? Açıkçası, duruşma beklerken duruşma salonunun oralardan ayrılmak tavsiye edeceğim bir hareket değil. Ne olur ne olmaz.

Diyelim ki sen ortalıktan kayboldun, o arada başka duruşmalar alındı. Geri döndüğünde seninkinin sırası geçmiş ama hakim bir güzellik yapıp "Dur az bekleyelim" gibi bir şeyler diyerek duruşmanı başlatmamış, başka duruşmalara devam ediyor. He işte sen geldiğin zaman, önce bir şey yap, gelmeseydin hangi dosya alınacak idiyse ona bir bak. Eğer işin uzunsa, "Biz duruşma saatimizi kaçırdık, aslında şimdi alınmamız lazım ama işimiz uzun, tanığımız filan var. İşiniz kısaysa siz buyruverin." de. Vallahi muhteşem büyük bir sevaptır bu senin için. Hem duruşma beklemeyi bilmiyorsun, hem "Oh ne güzel sıram geldi oley" diyen avukatın/sivilin hevesini kursağında bırakıyorsun. Biz orada eğlence olsun diye mi bekliyoruz afedersin? Çay içmeyi bir sen mi biliyorsun?

7. E gelen giriyor biz niye bekliyoruz?

Bak şimdi... Böyle diyeceksen biraz dikkatli ol. Durduk yerde sorun çıkarınca çok sinir bozucu oluyorsun çünkü.

Onlar genelde şöyle oluyor, diyelim ki sen 35. sıradasın ve kapıdan ayrılmadın. Fakat başkası, 27. sırada ama sırasını beklerken başka işlerine koşturmaya gitmişti. Sen 27. sırayı kapıda görmediğin için, sanki o an yeni gelmiş de hemen içeri alınmış sanıyorsun ama o öyle değil. Sadece, sen kapıda bekledin, o başka işine koşturdu.

Birine celallenmeden önce bir anla dinle, bir sor. Sus kendini çok dövdürmeden.

8. Tamam girdik şükür, peki ben nerede duracağım?

- Davacı/şikayetçi isen, hakimin sağ tarafındaki yerde.
- Davalı isen, hakimin sol tarafındaki yerde.
- Sanık isen, hakimin karşısındaki yerde.
- Tanık isen, sen hemen girmiyorsun zaten. Mübaşir senin adını seslenene kadar bekliyorsun. Hakimin karşısında veriyorsun ifadeni.

9. Hakim de iyi atarlıymış yalnız...


Arkadaşım, hazırlıklı ol, hakimler genellikle sivilleri azarlar. Elbet istisnası vardır, fakat ekseriyetle huysuz olurlar. Öyle her lafa atlama, başkası beyanda bulunurken SAKIN HA SAKIN müdahale etme, hakim "Tamam dur sana da söz vericem" derse orada dur. Israr edersen paparayı yersin.

Kalem çalışanları da sivile surat yapmayı sever, üzerine alınma, bize de yapıyorlar.


10. Bir daha gelmemiz gerekiyor mu, ne zaman geleceğiz?

Evet canım, avukatın yoksa paşalar gibi bir daha gelmen gerekiyor. Zamanını ise bana sorman kadar anlamsız bir şey yok, duruşma zaptında yazıyor zaten. Ha zabıt vermedilerse eğer, yine diyorum, bunu bana sorman kadar anlamsız bir şey hala yok. Git yazı işleriyle konuş.


11. Çay?

İşte adliyelerin kanayan yarası. Bu konuda ben de yardımcı olamayacağım maalesef, duruşma bekliyorsan çaya gerçekten hasret kalıyorsun. Ya gezici çaycı bekleyeceksin ki gezmeyebiliyorlar, ya da "Dur hele duruşmaya çok var daha..." diye gidip çayını kendin alıp geliyorsun.

*
Şimdilik aklıma gelenler bu kadar.
Başka şeyler olursa bilahare yazarım.

Çok sevgiler,
Göksun.

4 yorum:

  1. süper yazmışsın walla. bi 11 madde daha çıkarabilirsin bence. daha açıklanacak çok şey var

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim :)
    karar açıklattıranlar, "biz şimdi napıcaz" diyenler de çok var ama aklıma bu türden başka bir şey gelmiyor şimdilik, bilahare beyanda bulunma hakkımı saklı tutuyorum :)

    YanıtlaSil
  3. süper yazı.. ben en çok "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" hadisesini açıklarken bunalıyorum. "yani ceza verdi aslında ama ceza gibi de değil, şu kadar süre boyunca şu suçu işlemezse çekmeyecek cezayı. yok normal erteleme farklı bu öyle değil, sabıkaya da yansımayacak. evet, çok da şey değil yani!" :)
    en sonunda durumu pıspırıl anlatan "koşullu beraat" diye bi kavram uydurdum, çok da faydasını gördüm, ekmeğini yedim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, goksun ben. (telefondan giris yapamadim ve "adsiz" diye gorunecek olabilirim, tesekkur etmek icin eve gitmeyi bekleyemedim de... :)
      Oncelikle cok tesekkur ederim :) ayrica kosullu beraat ifadesi de feci guzel olmus. Ayni sorunu ben de yasiyorum ve artik izninizle bu kavrami ben de kullanacagim :)
      İyi aksamlar & cok sevgiler
      goksun

      Sil