12 Nisan 2012 Perşembe

Arka Sokaklar - The Original

Ya dün gece "avukatçılık oyunuma" Koray da dahil oldu, biraz eksiklendim... Ama güzel oldu, kendi kendimize iyi eğlendik. Meğer benim içimde bir çocuk polisi, Koray'da da gizli bir asayiş dairesi varmış.

Avukatçılık oyunu dediğim, bildiğimiz CMK. Bu neredeyse hiçbirimizin "sahiplenerek" yaptığı bir iş değil, ama bunu konuşacağım an bu an değil.

Gece saat 12 filan gibi bir saatte, evdeyim, Family Guy izliyorum. Bu arada Peter'a tahammül edemiyor olabilirsiniz ama Stewie başka.

Neyse, telefon çaldı, numarayı tanımıyorum, CMK da olamaz çünkü ben gündüzcüyüm... Hayırdır inşallah diyerek açtım. "İyi geceler Avukat Hanım, ben Esenler Çocuk Büro'dan arıyorum..." Nası ya? Hadi gündüzü bırak, Üsküdar'cıyım ben?

"Üsküdar'da kaçırılan bir çocuğun ifadesinde bulunmuşsunuz, biz şimdi şahsı yakaladık çocuğa teşhis yaptırılacak, Baro'yu aradım size yönlendirdiler." Tekrar ediyorum, nası ya?

Baro'yu aradım olayı anlamak için. Valla uzun uzun anlattı ama ben tüm o esnada Esenler'e nasıl gideceğimi düşündüğüm için pek bir şey anlamadım. Özetle, atanan müdafiler kollukta yapılan teşhise katılmak istemiyorlarmış çünkü teşhisin savcılıkta yapılması gerekiyormuş. İstemiyorsam ihtirazi kayıt koyarak katılmayabilirmişim. Bir de, bu yeni bir soruşturma olmadığı için yine benim görevlendirilmem lazımmış. "Başka avukat görevlendirilirse sizin ücretiniz bölünür" dedi, "Ya bölünsün, bu saatte ne işim var Esenler'de, Kadıköy'deyim ben." dedim. "Ama teşhis tek başına ücret gerektiren bir işlem değil, yani o yüzden başka avukat atanması zaten mümkün değil." dedi.

Bunları konuşurken öte yandan da yeni düşen jetonla uğraşıyordum, iyi de ben şüpheli müdafii değilim ki teşhise ihtirazi kayıt koymam gereksin? Mağdur vekiliyim. Yani, teşhisin hukuki niteliği ve nasıl olması gerektiği konusunda bilgim olmadığı gibi, ihtirazi kayıt koyacak bir durumum zaten yok.

Çocuğu da hatırlıyorum, nasıl cin gibi, nasıl pırıl pırıl bir çocuktu... Asıl o çocuk için gittim zaten, kendini daha iyi hissetsin diye.

Bu arada Koray'la da konuştuk tabii, böyle böyle ben Esenler'e gidiyorum diye anlattım, daha ben hazır olmadan kapıdaydı... Ama nasıl gideceğimizi hala bilmiyoruz, neyse ki o arada polis yine aradı da "Avukat Hanım siz metrobüsle Cevizlibağ'a gelin ben sizi oradan alayım..." dedi, iyi oldu.

Aldı bizi memur, Esenler'in içlerine doğru gidiyoruz. Gayrettepe-gasptanmış, bütün işlere bunlar gidermiş. "Zorlamayla olan her şeye biz gideriz" dedi, gasp, kaçırma, tecavüz, Allah ne verdiyse. Ben bunların hiçbirini bilmiyorum tabii, tutturmuşuz bir "hukuk" gidiyoruz... Ceza kısmım çok eksik.

Gittik karakola tamam mı, ikimiz de turist gibiyiz. Bir de benim feci komiğime gitti o süreç. Ya hadi beni bırak Koray'ın ne işi var gecenin bir yarısı Esenler'in polisinde, komik bir şey bu. Düşünsene biri arıyor olsun o saatte,

- Abi naber?
- İyidir abi senden naber?
- İyidir benden de. Ya biz Kadıköy'de takılıyoruz, buralardaysan gelsene?
- Ya ben Esenler çocuk polisindeyim, bi teşhis varmış... Siz takılın ben uğrarım sonra.
- Çocuk? Polis? Abi naptın sen? Esenler neresi?
- Abi lütfen rahat bırak çünkü "bambaşka bir hayat var arka sokaklarda..."

Ya "cezacılık" gerçekten bambaşka bir evren; aynı arabada sohbet ederek gittiğin adam "günlük hayatını" gasp, tecavüz, çocuk kaçırma filan üzerinden tanımlıyor. Bizimki şöyle,

- Naber?
- İyidir senden?
- İyidir benden de. Yine oturdum bütün gün, anca telefon filan baktım... Sen n'aptın?
- Hiiç, ben de oturdum, bakındım filan.

Bunlarınki ise,

- Hadi ben daha Gayrettepe'ye geçicem sabaha karşı operasyon var.

Abi biz rahatsız etmeseydik ya...

Çocukla konuştuk az, içeride ne olacağını söyledim, adamı görünce "işte bu" diyeceksin, merak etme o seni görmez, falan filan. Çok hoşuma gitti o çocukla konuşmak, çok cin gibi çünkü.

- Merhaba, beni hatırladın mı?
- Hatırladım. Ama senin gözlüğün yok muydu?
- Vardı haklısın ama kırıldı... O yüzden takamıyorum.

Beni görür görmez sorduğu gözlüğümü, aylardır her gün görenler fark bile etmemişti.

Gittik teşhiste bulunduk, çocuk hiç duraksamadan çat diye seçti adamını. Tutanak düzenlenirken de bayağı sohbet ettik, bir sürü soru sordu. O nasıl, bu neden, ya hakim beni anlamazsa, falan filan... Kafası çok çalışan bir çocuk, umarım hayatı hep güzel olur. 9 yaşındaymış, o yaşta bu kadar akıllı çocuk zor bulunur.

Bir de bu işin geri dönmesi var yalnız. Bizi getiren memur, "Ben sizi Mecidiyeköy'e bırakırım" demişti, biz de kabul ettik. Yalnız komedinin zirvesi bence tam da burada yaşandı:

Ben önde oturuyorum, arkada bir polis, arada kelepçeli şüpheli ve öbür yanında Koray...

Ya yemin ederim başımı çevirip arkaya bakamadım, o nasıl bir gülmek olurdu... Allah'ım güleceğim gülemiyorum, öleceğim ölemiyorum... Of patlayacaktım resmen. Kendimi hiç o kadar zor tuttuğumu hatırlamıyorum.

Allah'ım çocuk tamamen "güzel bir insan" olduğu için o saatte kalkıp alakasız yerlere geliyor, aynı gecenin devamında Esenler'den Gayrettepe'ye şüpheli getiriyor...

Neyse kazasız belasız Zincirlikuyu'ya kadar geldik, Memur Bey bizi metrobüse gayet yakın bir yerde bıraktı sağolsun. Bu sefer de metrobüste arızanın birine çattık, akbil basmayı reddeden, ayağını uzatıp efektler çıkara çıkara yolculuk eden bir tip. Gözünü dikip bakıyor filan. Ölü taklidi yaptık da ilişmedi.

Ben yine Göksun'um bende bir değişiklik yok da, Koray artık Koray Ö. oldu. Ona göre.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder