4 Nisan 2012 Çarşamba

Survivor'da Bir Bakan

Bugün aslında yazmayacaktım tamam mı, çünkü sabahtan beri bir şeylerle uğraşıyordum ve yazasım gelmemişti.

En azından gazeteden kopmayayım diyerek aldım yine Radikal'i, bakınıyorum...

İyi ki bakmışım. Zira Başkent Doğalgaz açıklama yapmış, meğer dünkü "Binada doğalgaz olduğu halde ucuz olduğu için kömür sobası yakan aileden beş kişi öldü." haberi gerçek dışıymış.
"Sobadan kaynaklanan üzücü olay, büyük ihtimalle Ankara'da etkili olan lodos nedeniyle bacanın çekmemesinden kaynaklanmış olmalı. Zehirlenmenin, doğalgazın fiyatıyla, kömürüm bedava olmasıyla bir ilgisi bulunmamaktadır. " 
Ankara'ya deniz gelecekti ya, lodosuyla başladılar zahir...

*
Ya bu Akif Beki'yi şahsen tanıyanınız var mı, nasıl bir insan kendisi? Gerçekten merak ediyorum.

Sayın Beki, Moda'da oturuyorum ben, eğer bizim oralara yolunuz düşerse sizinle sahilde bir çay kahve içmek isterim. Ama eşofmanınızla filan gelin lütfen, ben sizin "en içinizdeki, en özünüzdekini" merak ediyorum çünkü.
"Yargı, güçlü içtihatlarla sorun çözmek yerine, bizzat sorun üretip duruyorsa müdahale etmeyip de bigane mi kalsın siyaset? ... Çünkü, mahkemelerin millet adına yaptıkları tasarrufların hesabı, millet tarafından ancak siyasetçilere sorulabilmektedir. Milletin, yanlış tasarrufları, haksız kararları, vesayetçi uygulamaları sebebiyle yargıdan hesap sorma imkan ve mekanizmaları bulunmamaktadır."
Şimdi bu sözün cevabını Sayın Beki'ye verecek değilim. Çünkü kendisini muhatap alırsak, hak-hukuk-savunma-yürütme gibi kavramları anlatmak için "her şey önce gaz ve toz bulutuydu..." seviyesinden başlamamız gerekebilir.

Ben sizinle konuşmaya devam edeyim...

Şunu unutmayalım ki, yargı zaten yürütme yüzünden güçlü içtihatlar veremiyor. Artı, yargının herhangi bir sebepten yanlış bir karar vermesi haline ilişkin yapılması gereken, yürütmenin müdahalesi değil, vatandaşın bu yanlışlığa karşı başvuru yollarının işler kılınmasıdır.

Akif Bey bu arada size dönersek, teklifim baki, çaylar kahveler benden.

*
Öcalan kitabında kendisini yarı tanrı ilan etmiş.

Kitabı okumadım, kimin kimi ne tayin ettiğini bilmiyorum. Fakat madem öyle, kanunları kendileri yazıp kendileri oynayanların yaptığı nedir?

*
Ragıp Zarakolu'nun 1980'de tuttuğu notlar delil sayılmış.

E biz üç sene içinde "değiştim" diyen adamı başbakan yaptıktı?
*
Büşra Ersanlı örgüt üyesiymiş çünkü seçimlerde BDP'ye çalışmışmış.

Eh böylelikle hepinizin maskesi düşmüş oldu sevgili arkadaşlarım... AKP'ye oy vermediğinize zaten inanmıyordum, yoksa nereden çıktı bu yüzde 50... Şimdi BDP'ye oy verdim diyenlere de inanmamaya başladım.

Kardeşim madem BDP'ye oy verdin, dışarıda ne işin var? Danışıklı mı dövüşüyorsun, tahrikçilik mi yapıyorsun, git ne yapacaksan benden uzakta yap abdestimi bozdurma akşam akşam!

*
Kılıçdaroğlu Erdoğan'a Nazi demiş, Erdoğan da Kılıçdaroğlu'na 1939 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşetini göstermiş. Manşette "Kemalist Türkiye'den Faşist İtalya'ya Selam!" yazıyormuş.

Valla Kılıçdaroğlu kusura bakmasın ama ben ulusalcılıktan hoşlanmam. Eğer Erdoğan'a Nazi diyecektiyseniz, Sinan Aygün'ün filan sizin listenizde ne işi vardı?

Erdoğan'ın cevabına gelince, tamam bi an böyle şeylere çok tepki verecek oluyorum. Asabım bozuluyor, bu ne ya, bu ülkede siyaset nasıl yapılıyor ya diyorum.

Sonra geçiyor. Çünkü "yüzde 50."
Adam ne yapsın.

*
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, idare-vergi-adliye-askeri mahkemelerinin, bir de Yargıtay-Danıştay-AYM-AYİM'in birleştirilmesini önermiş.

Neden böyle bir şey önerdiklerini gerçekten anlamadım, fikri olan var mı bu konuda? Hayır yani bunun nasıl bir faydası olabilir, bir askeri mahkeme hakiminin sulh hukukta ne işi olabileceğini biri bana anlatabilir mi?

*
"Jandarma, Türk jandarması gibi olacak." - İdris Naim Şahin
"Benim koyunum bile Avrupa'nın koyunundan daha farklı bakıyor" - Nihat Doğan

*
Bu arada, bir sonraki Surviver için Akif Beki, İdris Naim Şahin ve tabii ki yine Nihat Doğan fena olmaz gibi?

*
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, "Yılda 3-4 YGS yapılabilir" demiş. Çünkü tek sınav olunca çok stres oluyormuş.

Yemin ederim bir an Zaytung okuyorum sandım. Ama bu gerçek.

Artık meydanlarda öğrenci velilerini değil yarış atı ailelerini göreceğiz. "Taylarımız öğrenci değil!" diyecekler.

*
"Balyoz planı" belgelerinden biri, 2003 tarihli olmasına rağmen, 2005 yılında yaratılmış bir font kullanılarak yazılmışmış.

Memlekette De Lorean var, haberimiz yok.

*
Dün Baran Nayır'ın ve Ali Deniz Kılıç'ın duruşması varmış, haberim yoktu, şimdi Radikal'in minicik bi köşesinden öğrendim.

Merak ediyorsanız diye söyleyeyim, hala tahliye olmamışlar. Kuvvetli suç şüphesi varmış.

Çok şaşırdığınızı görür gibiyim.

*
Öncekilere göre bayağı kısa sayılır, değil mi? Öğreneceğim yavaş yavaş.

Çok sevgiler,
Göksun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder