2 Ocak 2012 Pazartesi

İlk iş günü memlekette olan biten... Çok "yeni" her şey, evet.


Bugün çok feci asabiyetim üstümde, o yüzden sağa sola saldırabilirim. Gerçi yazmak bana iyi geliyor; hangi yazıya böyle bir asabiyetle başlasam yarısına gelmeden ipekler gibi olmuşumdur hep.

Neyyssse…

Gelelim sinirimizi boşaltıp rahatlayacağımız ilk yazıya.

Pınar Öğünç, ODTÜ ve Boğaziçi’ndeki kantin eylemlerini yazmış. Bu eylemler çok güzel ve kampüsteki “tepkisellik” insanı gülümsetiyor. Bizdeki 2011 yılı öğrenci olaylarının ise kantin boykotu seviyesinde kalması tamamen ülkemizin güzelliğiyle alakalı. Dünyanın bir yerlerinde üst üste 3. bakan istifa etmişken, buralarda “poşu taktın” diyerek içeri atılabiliyorsun.

Hacı ben nasıl sinirli biri olmayayım allahınızı severseniz ya?

Bu ülkede, öğrencilerin kantin boykotuyla yetinmek zorunda olmaları bir yana, ortalığı gerçek bir eylem alanına dönüştüren öğrencilerin ise seksizm üzerinden haber yapıldıkları bir basın var.

Gerisi Pınar Öğünç’ten gelsin. (Bu arada, kendisine bayılıyorum.)

“Son not da, ‘ahu gözlü devrimci’ Camilla Vallejo hatırına Şili öğrenci hareketini yakinen takip eden basınımıza. Şili deyince hala onun fotoğrafını basıyorsunuz. Vallejo, bir ay kadar önce Öğrenci Federasyonu başkanlığını Gabriel Boric’e bıraktı, aklınızda olsun. O da yakışıklı bir genç ama sizi keser mi bilmem.”

*
Uludereliler barış istiyor. Hepimiz istiyoruz.

Vergilerimizle duble yol (!) yapılmak yerine o insanların kaçakçılığa mecbur olmadıkları bir hayat kurulmasını istiyorum. Koskoca bir bölgenin tek geçim kaynağının bu olduğunu n bilinmesine, engellenmemesine ve kaymağının da bi güzel yenmesine rağmen, üstlerine bomba yağdırınca “kaçakçıydı onlar yeaa” denmeyen bir ülke istiyorum.

Tabutların sar-kırmızı-yeşil bayrağa sarılmasından pek mütehassis olmuş bazılarımız. Nolacağıdı? Belki dilini konuşmayı bile bilmedikleri, onu bırak, varlıklarını bile kabul etmeyen, kendi vatandaşını “ne haliniz varsa görün, hatta mümkünse onu da görmeyin” diye fırlatıp atmış bir devletin bayrağına mı sarılacaktı o bedenler? Ayıptır lan. Ölüyü çok yücelten bir toplumuzdur, malum; dirisini adam yerine koymuyorsunuz, bari ölüsüne saygı duyun şu adamların.

Bir de tabi şeyler var, efendim başbakan şehit ailelerini niye aramamışmış…
Ölenlerin ailesi bile “Türk milletinin başı sağolsun” demişmiş…

Hepiniz gerizekalısınız.

*
GATA da özel güvenlikleniyormuş. 150 tane filan özel güvenlikçi alıyorlarmış.

İhale, yerli ve yabancı tüm isteklilere açık olacak; yerli istekliler lehine yüzde 10 oranında fiyat avantajı uygulanacakmış.

Böyle olur memleketimin sivilleşmesi.

*
Japonya’da yapılan bir deneyde, beyni olmayan bir canlının besine giden en kestirme yolu bulabildiği görülmüş.

Öncelikle, deney Japonya’da olmasaydı tamam ama, şu durumda “Japonlar yapmış abi” deme hakkımı saklı tutuyorum.

Hayatta kalmak, yabancının diliyle “survive etmek” bence tamamen apayrı bir yetenek; bunu hep düşünmüşümdür. Tok kalmak için ne yapman gerektiğini çok fazla düşünmen gerekmiyor. Tabii biz evrimin bir hediyesi olarak bugün ne yesemlerle, kalori hesaplarıyla filan ziyan oluyoruz, o ayrı.

Zeka bir yana, hayatta kalma veri ve dürtülerinin beyin olmadan nasıl işlendiğini bilmiyorum. Ki bence bu deney asıl bu yüzden önemli. Yoksa, ağzımızı doldura doldura “anlama özürlü beyinsiz salak!” dediğimiz insanların nasıl da muteber şahsiyetler olduğunu yakînen biliyoruz.

*
Nası ya?

Abi şu an, abdürdlükte ancak “poşu hadisesi”ile yarışabilecek bir haberle karşı karşıyayım.

Sincan Cezaevi’nde bir ziyaretçi, daha önceden tanışmış bulunduğu iki mahkumla selamlaştı diye “bir ay ziyaretçi olamama” ile cezalandırılmış. 

Hayır Zaytung değil Radikal okuyorum.

Olay aynen şu: Cezaevindeki yakınınızı ziyarete gidiyorsunuz. Kapalı görüş. O esnada, daha önce tanışmış olduğunuz iki mahkuma da başını eğerek selam veriyorsunuz. Ve hakkınızda tutanak tulup, size bir ay görüş yasağı getiriliyor.

Derdimi hakime anlatayım, o anlar deyip karara mahkeme nezdinde itiraz ediyorsunuz. Diyorsunuz ki, “İnsanız, selam verdik. Nezaket diye bir şey var ya hani?” – ama hakim kararı yerinde buluyor.

Meğer daha önce de selam vermişsinizmiş, kişiler ve kurum tehlikeye düşüyormuş.

“Görüşme hakkına sahip özel kişilerin kurum güvenliğinin korunması amacıyla alınan tedbirlere aykırı davranışları ve istekleri nedeniyle görüşme yasakları, en üst amirce bir aydan bir yıla kadar kısıtlanabilir. Sezgin Çelik’in ziyaretçisi Zeynep Yayla’nın diğer tutuklu ve hükümlüler ile görevli memurlarca uyarılmasına rağmen aynı tutumuna devam ettiği, ayrıca bu tutumu nedeniyle daha önce de hakkında uyarılma kararının olduğu, dolayısıyla ziyaretçi Zeynep Yayla’nın kuralları ihlal ettiği anlaşıldı. Bu nedenle verilen karar yasaya uygundur”

*
İhracatta cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmışız.

Peki o zaman niye hala bu kadar borçluyuz, sevabına mı ihraç ediyoruz o kadar şeyi?
Yoksa ithalattaki rekor daha mı büyük?

Biri bana anlatsın.

*
“Devlet zaten tarihi boyunca Kürt illerinde insansız hava aracı olarak varolmuştur.” 

Devlet kadar sinir olduğum hiçbir şey yok bu hayatta. Askerler dahil.

*
Suriye, Antep’teki başkonsolosluğu kapatmış.

Ya şu olaylar acilen bitsin, konsolosluk da açılsın rica ediyorum. Antep’ten kalkan taksilerle Halep’e geçme planım vardı, yalan oldu.

*
“Hindistan’ın Kalküta kentinde zatürre teşhisiyle bir hastanenin yoğun bakım servisinde tedavi gören bir hasta penisinin fareler tarafından ısırılması nedeniyle aşırı kan kaybı sonucu öldü.”

“Beterin beteri var, haline şükret dostum…”

*
CHP İstanbul milletvekili Oktay Ekşi, TMK’nın 6 ve 7. maddelerinin yürürlükten kaldırılması için kanun teklifi vermiş. 

Geçen CHP için atıp tuttum ya… İşte, bu teklifi Oktay Ekşi vereceği içindi.

*

“Yılbaşında içkiyi fazla kaçıran Hüseyin T. Pendik'te 5 yıldızlı otelde yanlışlıkla yan odaya girdi. Sevgilisiyle başka bir kadını karıştırınca da olanlar oldu!

“Beterin beteri var” demiştim ya. Yokmuş.

*
Obeziteyle mücadele çerçevesinde, lokantalardaki menülere kalori yazılacakmış. 

Bakan Recep Akdağ,  hareketi sigarayla mücadeleyle kıyaslamış ve bunun daha zor olduğunu söylemiş.

Obezitenin bir hastalık olarak tanınması ve hastaya tedavi imkanı sağlanmasını elbette savunuyorum. Bunun tartışması olmaz.

Ama iyi de, bu hastalık münhasıran kalori hesabına bağlı değil ki. “Metabolizma” ayrı bir şey. Ve ayrıca, insanın sigaraya başlama ve bağımlı olma hikayesi ile, yemek yeme zevki bambaşka şeyler.

Dünya üzerinde iyi yapılmış bir yemeği yemek kadar zevk aldığım pek az şey vardır. Menülere kalori yazılmasının, sigara paketlerine “sağlığa zararlıdır” yazılmasıyla bir tutulmasını esefle kınıyorum. Sigara bağımlılıktır fakat yemek, bir hayattan zevk alma şeklidir. Zevkime dokunma!

Sayın Bakan evhanımı “günlerinde de” pasta börek değil sebze meyve tüketilmesini istemiş.

Oldu, bayramlarda da brokoli ikram edelim.

(Bu konuda lütfen bakınız: http://mideminkahyasi.blogspot.com/2012/01/damak-zevkime-dokunma.html )

*
KKTC’nin adı değişebilirmiş. 

Yerine düşündükleri de, "Kuzey Kıbrıs Türk Devleti" veya "Kıbrıs Türk Devleti" gibi bir şeymiş.

Derdiniz Türklükle değil cumhuriyetle, onu anladık da; bir şey yapıyorsunuz bari tam yapaydınız.

*
BBC, “İstanbul’da deprem olursa ne olur” diye sormuş. 

Ne olacak, ölücez.

*
Serkan Acar “Aşk ve Devrim” isimli bir film çekmiş, bu filminde idealize edilen “devrimcinin” insani tarafını göstermiş.

Sonra, bu filmi “devrimci” gençlerle izlerken, “devrimci rakı içer mi abi” sorusuyla karşılaşmış.

Bunu soran zeka küpü kardeşimizi Ahmet Dindar’a havale ediyorum.

“Rakıyı içmek ve sevmek yetmez. Hakkında kötü de konuşmayacaksın.”

*

İddiaya göre, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Uçman,açılan bir kişilik öğretim görevlisi kadrosunu kendi tanıdığı ile doldurmak istemiş. Ancak bu tanıdığın puanı sınava girmek için yeterli olmadığında, yüksek puanlı adayların sınava girmemesi gerekiyormuş. Başkan Bey de, nezaket gösterip, sınav için başvuran adayları arayarak çekilmelerini istemiş.

“Bu nedir?” diye soranlara da “Bu tür ilmi meselelere gazeteciler burnunu sokmasın” diye cevap vermiş.

“Kadroda söz hakkı ulemanındır” demek istemiş de, ağzından ilim çıkıvermiş.

*
Uludere için İran’dan kınama gelmiş. 

Hihoh, İran bizi kınıyor lan, iyice eğlenceli bi ülke olduk.
Suriye de kınasın ne olur.

*
Gençlikte sorumlu devlet bakanı Suat Kılıç, özetle, “Bırakın gençler demokratik çerçevede her türlü eylemde bulunsunlar” demiş.

Şimdi, kendi partisinin demokratik çerçeveden ne anladığını Şahin Bakan belirtti zaten.
Hoşgörü sınırını da Bağış Bakan ortaya koymuştu; “senin özgürlüğün benim ceketimi kirlettiğin an biter” diyerekten.

Kılıç Bakan bize yeni olarak ne söylüyor derseniz, eylemleri sosyal medya üzerinden şeyetmemizi tavsiye ediyor. Feysbuk ve Tivitır üzerinden ne istiyorsak yapabilirmişiz.

Profil fotoğrafmızı karartmak, “vatanını seven paylaşsın” “paylaşmayan beni listesinden silsin” “YÖK kaldırılsın diyorsan katıl ve tüm listeni davet et” davetlerini kabul etmek, artık birer vatandaşlık görevidir gençler. Gün bu gündür. (Allah’ım bu lafı sonunda bir yerde kullanabildiğim için çok mutluyum, hep “gün bu gün” demek istemiş ama o günün ne gün olduğunu hiç bilememişimdir. Of nihayet bir klişe daha kullandım, benden iyisi yok şu an.)

Ha bir de, unutuyordum… Kılıç Bakan, tüm partilerin gençlik kollarıyla görüştüğünü fakat BDP’ninkiyle görüşemediğini söylemiş. Çünkü BDP’nin KCK dışında bir gençlik yapılanması yokmuş.

İşte bu “ignore ediş” beni benden alıyor.

*
Daha bir sürü haber var ama yazmaktan sıkıldım. Saatlerdir ancak bitirebildim, araya giren çıkan şeyler münasebetiyle.

Tabii siz “o kadar yazmışsın, daha ne” diyorsunuz ama olay şu, ben bu kadar yazıyı normalde yarım saatte filan rahatlıkla bitiririm, nitekim daha öncekiler hep kısacık sürelerde yazıldı. Ama şimdi 4 saat oldu, yeter, yalan olduk.

Bütün gün oturup yazabilirim. Bütün gün ama. Nitekim koridor yetmedi, mutfaktan da bildireyim dedim, bir de http://mideminkahyasi.blogspot.com adresini açtım.

Böyle de bir hastalık bendeki.

Çok sevgiler,
Göksun.

4 yorum:

  1. Sözde bayrak o bir kere, işin içerisinde "sözde" kelimesi yoksa dövüyolar Göksun. Gerçek olan ne bilemiyorum ben artık.

    YanıtlaSil
  2. Xavi Gerad Jude Am. Aiicco Sigorta plc temsilcisi. Biz 3% geri ödeme oraninda kredi sunuyoruz. Bu (CEO) e-posta adresine bizimle irtibata ilgilenen varsa: xavigeradloanfirm@yahoo.com
    Sadece Aiicco sigorta plc izin alir 20 yas üzeri edin.
    Bireysel Krediler Yatirim.
    Isletme Kredileri Yatirim.
    Konsolidasyon Kredi.
    Insaat Krediler.
    Bir veya ödeme yasindaki seçin.
    Plan kapsaminda aylik ve yillik ödemeler arasinda seçim yapin.
    Esnek kredi kosullari.
    Yil 5000 8000.000.00 Euro kadar kredi yok.
    Firmamiz Güvenilir, Verimli, hizli ve dinamik bir islemdir. Bize bugün.SR GERAD JUDE Yatirim plc: Yanitlar Isim gönderilmesi gerekmektedir. E-posta: xavigeradloanfirm@yahoo.com

    YanıtlaSil
  3. Xavi Gerad Jude Am. Aiicco Sigorta plc temsilcisi. Biz 3% geri ödeme oraninda kredi sunuyoruz. Bu (CEO) e-posta adresine bizimle irtibata ilgilenen varsa: xavigeradloanfirm@yahoo.com
    Sadece Aiicco sigorta plc izin alir 20 yas üzeri edin.
    Bireysel Krediler Yatirim.
    Isletme Kredileri Yatirim.
    Konsolidasyon Kredi.
    Insaat Krediler.
    Bir veya ödeme yasindaki seçin.
    Plan kapsaminda aylik ve yillik ödemeler arasinda seçim yapin.
    Esnek kredi kosullari.
    Yil 5000 8000.000.00 Euro kadar kredi yok.
    Firmamiz Güvenilir, Verimli, hizli ve dinamik bir islemdir. Bize bugün.SR GERAD JUDE Yatirim plc: Yanitlar Isim gönderilmesi gerekmektedir. E-posta: xavigeradloanfirm@yahoo.com

    YanıtlaSil