11 Haziran 2013 Salı

Alkol yasağı, yerel yönetimsizlik, savunmanın engellenmesi ve polis devleti. Hepsi bir arada.

(Bu yazının yarısındayken, Çağlayan Adliyesi'nde 49 avukat yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı. Ben de kalktım adliyeye gittim, sonra geldim, şimdi devam ediyorum. Adliyeyi bıraktım çünkü akşam sınavım var. Ama bunu bitirmek istiyorum, çünkü içimdekini kusmazsam sınav kağıdına ağır küfürler yazıp vermem gerekecek.)

*
Arkadaşlar selam,

On beş gündür devam eden sokak direnişi için söylenecek çok fazla şey var. Fakat bunu şimdilik erteliyorum. Çünkü derli toplu bir metin çıkarmak, günlük işlere devam etmeye çalışırken çok mümkün değil. Yazı işini bir türlü "günlük işin kendisi" haline getiremedim, az profesyonel olaydım iyiydi.

Bugün yasal anlamda önemli gelişmeler var. Cumhurbaşkanın daha dün imzaladığı yasalar, alkol ve petrolle ilgili olanlar yani, bugün yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Petrol yasasını henüz okuyamadım, fakat alkol yasağını düzenleyen torba kanunla gelenleri özetlemeye çalıştım. Daha da özet geçmemi isterseniz, her satırında midem biraz daha  bulandı.

Yalnız bu kanun TORBA, yani el attığı tek konu alkol değil. Aşağıda savunma ve sair haklara yönelik şeyler de var, lütfen bakın.
"MADDE 6 – Alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamaz. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamaz. Ancak, münhasıran alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları ile bilimsel yayın ve faaliyetler düzenlenebilir. Alkollü içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne surette olursa olsun hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek olamazlar. Açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan işletmelerde servis amaçlı materyallerde marka, amblem ve logo kullanılabilir. Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemez.
Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar her ne amaçla olursa olsun, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak alkollü içki dağıtamazlar."
Arkadaş ülkede zaten üç beş tane festival oluyor, onlara da kimin gittiği belli. Sonisphere'de mesela, ayranla mı kafa sallayacağız? Efes Pilsen artık ismini kullanamayacak, biz elimizde Beypazarı şişesiyle mi dolanacağız? Hayır şunu anlamıyorum, konsere festivale gitmenin asıl amacı bira içmek idiyse, gerizekalı mıyım ben 5 liralık bira için 500 liraya Roger Waters bileti alayım?

Eşantiyon filan da veremeyeceklermiş. Barlardan arakladığımız kapak açacaklarını çakmakları filan toplasanız bunlardan memlekette kalmaz be.

Özendirme meselesini ise hiç anlamadım. Mesela gittiğim konserlerde Efes olduğu zaman pek içmiyorum ben, Tuborg sevdiğimden. Özeniyor sayılmam yani bence. Kaldı ki şu güne kadar "hmmm etrafta Yeni Rakı görseli bulunduğuna göre derhal rakıya özenmeliyim" diyecek kadar gerizekalı bir toplum yerine konmayı da hak etmediğimizi düşünüyorum. Abi insan neden durduk yere bir şeye özensin ya, hasta mısınız?

Gerçi hasta olabilirsiniz aslında... Kadının omzunun görünmesinden tahrik olup "türbansız kadın penceresiz ev gibidir" diyen insanlarsanız eğer, her gördüğünüze özenmeniz de normal. Ama yine de, bize kendiniz gibi muamele etmenizin mantıklı açıklaması, hala yok - ben de kimden mantık bekliyorsam...

Bu arada unutmadan, mesela Leyla ile Mecnun'da bir üzüm muhabbeti var, malum. O ne olacak peki? O da mı gol değil?
 "On sekiz yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemez. Yasal düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu hükmün dışındadır." 
Bu eğitim amaçları nedir bilmiyorum, fakat alkollü içki üreticileri veya satıcılarını, gençlere yönelik "Yaz dönemi barmenlik kursu" açmaya davet ediyorum. Bence fikir güzel beyler, bir düşünün isterseniz.

Hemen sonraki fıkra, alkolün posta yoluyla satışını yasaklıyor. Muhtemelen telefonla sipariş alan satıcılar için düşündüler bunu ama, posta demiyoruz biz ona abicim, servis başka bir şey. Adamlar Türkçe de bilmiyor - neticede "posta" dendiği için serviste bir sıkıntı yok bence.
"Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz." 
Yani artık toptan alıyoruz gençler, her mahalleye bir toptancı pls

Mete, içkilerin kiralanabileceği görüşünde. Akşam gidip sabah iade edilmek üzere kiralıyorsun, sabah şişeyi boş getirirsen bedelini ödemen gerekiyor. Bence makul. Ben de vedia olabilir diye düşündüm, mesela Tekelci abimiz "Göksuncum ben akşam satamayacağım için, şişeler sende dursa olur mu?" diyebilir, reddedecek halim yok. Komşuyuz neticede. Sabah da eğer emanete hıyanet etmişsem, bedeli neyse öderim. Bu tamamen tekelci abimle benim aramda kişisel bir şey, bana "tekelciyle mahallelinin arası açılıyor" dedirtemezsiniz.
"Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere on sekiz yaşını doldurmamış kişilere satılamaz veya sunulamaz." 
Bir kere zaten satılamıyordu, Amerika'yı elli kere keşfetmenin alemi yok. Sunulamaz kısmını ise Allahını seven açıklasın, napalım tekellerde alkollü içecekler için ayrı birer oda kurup vatandaşı oraya kimlik kontrolüyle mi alalım? Manyak mısınız siz ya, tekelcinin cips almaya giden sabi sübyana "Al ban senin de hoşuna gidecek" diye içki sunduğunu mu düşünüyorsunuz? Nasıl kafalar bunlar, inanılır gibi değil, artık gerizekalı bile değil direkt sapık muamelesi yapıyorlar. He annem, sen çocuğunu bakkala gönderdiğinde önce alkol sunup sonra... Yalnız o işler bakkallarda değil memleketin cezaevlerinde, hatta yer yer aile içlerinde oluyor, bilmem bunu biliyor musun? Bakkala göndermediğin kızını 10-15 yaşına kocaya satarken aklın nerede, var mı buna cevabın?
"Alkollü içkiler, işletme dışından görülecek şekilde perakende olarak satışa arz edilemez."
Nerenin alkol satıp nerenin satmadığını, koklayarak bulacağız artık herhalde. Evrime katkı +rep.
"Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz."
Bir dakika, alkollü olan/olmayan bir şey, neden kendini öteki türlü göstersin ki? Ben şimdiye kadar hiç böyle bir duruma rastlamadım - belki denk gelmemişimdir. Bu "çakallık" nereden aklınıza geldi kuzum?

Öte yandan, ihraç amaçlı üretimlerde neden böyle bir yasak yok? Hani biz bu yasakları Avrupa'dan almıştık? Kendi yaptığınızdan mı utanıyorsunuz?
"6 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yasağa aykırı hareket edilmesi sonucunda çocuğun sağlığının tehlikeye sokulması hâlinde, fail hakkında ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Sağlık için tehlikeli madde temini” başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre cezaya hükmolunur."
Şeyi diyor, çocuğa sunulma yasağını. Canım ya, çocukları bu kadar düşünüyor olman gözlerimi yaşarttı. Seni, o konuda yazdığım paragrafa geri gönderiyorum. Yüz kere filan oku, belki azıcık anlarsın. (Şu an derin nefes alıyor ve içimden sayı sayıyorum, biliyor musun.)

İşte şimdi, resmen klavyeye kusma isteği uyandıran bir madde geliyor arkadaşlar. Şimdi sakin olun ve elinizde ne varsa yavaşça bırakın, zira fırlatmak isteyebilirsiniz.
“MADDE 9 – Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan satış belgesi almak isteyenlerin, öncelikle belediye veya il özel idaresinden iş yeri açma ruhsatı ya da Kültür ve Turizm Bakanlığından turizm belgesi almaları zorunludur. Tütün mamulü, etil alkol, metil alkol ve alkollü içki satmak isteyenlerin, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumundan satış belgesi almaları zorunludur. Belediye veya il özel idaresi, ruhsat vermeden önce, yetkili kolluk kuvvetinin görüşünü alır. Kolluk kuvveti görüşünü yedi gün içinde verir.
İşyeri açma ruhsatını kim veriyor? Belediye VEYA il özel idaresi.
Belediyeden almıyor muyduk bunu, il özel idaresi nereden çıktı? Bilmiyorum. (Yanılıyorsam düzeltin.)
Belediye nedir? Halkın seçtiğidir.
İl özel idaresi nedir? Devletin atadığıdır.
Belediyenin ruhsat için POLİSE sorması nedir? Kolluk kim ya? Polis ne? Kimsin sen, doğru düzgün eğitim bile almamış herhangi bir vatandaşsın, ergenliğinden bu yana "itiraz edeni ez" mantığıyla var edilmiş, itaat etmek üzere sokaklara dağıtılan birisin. Bunu inkar edemezsin, "Benim de vicdanım var!" diyemezsin, neler yaptığını hepimiz gördük. Sen kimsin?

Belediyenin polisten görüş alması ne ya. Abi sıfat, tarif, ifade bulamıyorum, hala kalkıp "Ama 28 Şubat" diye ağlıyorsunuz, nasıl insanlarsınız siz ya. Hala kalkıp Tayyipçilik yapıyorsunuz, siz insansanız ben olmayayım ya. ("Neandertaller onurumuzdur" deyip deyip gülüyorum şimdi, iyice yandı devreler bende.)

*
İşte tam burada, kalkıp adliyeye gitmiştim. Ben gittiğimde arkadaşları götürmüşlerdi, yani polis şiddetine bizzat şahit olmadım. Fakat arkadaşlarımın çektiği video ve fotoğrafları gördüm.

KCK avukatları alındı, "Onlar zaten Kürtçü" dediniz. Çağdaş Hukukçular Derneği alındı, "kozmik oda zaten yeaa" dediniz. Şimdi alınanların böyle ortak bir alınma sebebi yok arkadaşlar, polise söyleyin sizi bir daha böyle "malzemesiz" koymasın.

Şimdi alınanlar, adliyede olup "faşizme karşı omuz omuza" diyen grup. Yani ulusalcı, yani Kürt, yani liberal... Hepsi. TKP'den de BDP'den de üyeler bulunan 49 kişi. Hayatını savunma hakkına vermiş olan 49 insan.

Sürüklenerek alınmışlar. Polis tarafından.

Bir avukat ablamız anlattı; duruşmadan çıkınca gözünün önünde bir meslektaşının yaka paça alındığını görmüş. Cübbesi yerlerde sürünüyormuş. Hemen fotoğrafını çekmiş, başsavcıyla görüşmeye gitmiş. Kapıdan POLİSLER almamış.

- Nereye?
- Başsavcıya.
- Neden? (SANA NE ULAN SEN KİMSİN)
- Şikayette bulunacağım.
- Bulunamazsın. Bak seni de alırım.
- Ne diyorsun sen ya, 25 yıllık avukatım ben, sen kimi alıyorsun? Sicil numaran ne senin?
- Sana ne.

...

Bu diyaloğun neticesini bilmiyorum ama ablamızı bugün (olayın anlatıldığı mail'den sonra) adliyede gördüm. Alınmamış neyse ki.

İşte polis dediğiniz böyle bir şey. Şimdi kanuna geri dönelim.

*
"Bu Kanun kapsamına giren ürünlerin perakende veya açık olarak satışının yapıldığı yerler ile örgün eğitim kurumları ve dershaneler, öğrenci yurtları ve ibadethaneler arasında kapıdan kapıya en az yüz metre mesafenin bulunması zorunludur. Bu fıkradaki mesafe şartı turizm belgeli işletmeler için uygulanmaz.
Mesafe şartı, satış belgesinin verildiği tarih itibarıyla aranır."
Şimdi bak, içimdeki lafların hepsini saysam buradan Ay'a yol olur ama ben sakin sakin anlatacağım.

Senin inancın, beni ZERRE KADAR ilgilendirmiyor. İstersen, "peygamberin görmediği yaşı neyleyim"diyerek 63 yaşından sonra intihar et. İstemezsen kadınlarla temas etme, günah diye kola bile içme. Umrumda değil.

Peki benim içkimden sana ne? Eğer sen bana Boğaz'da rakı balık yaptırmayacaksan, ben de o camiyi orada istemiyorum, nasıl yapalım?

Ben sana zarar vereceksem, ayıkken de veririm endişen olmasın. Aklım buna yeter evelallah, yapay bir cesarete ihtiyacım yok. Bak mesela, sen ayıksın, ağzına zinhar alkol sürmezsin. Kim yaktı o çadırları? Kim dövdü o insanları? Tek bir insana 20 kişiyle kim girişti, tekme tokat? Keşke alkol alıp biraz rahatlasan canım ya, gerçekten bak. Hiç içmemişsindir muhtemelen, tek bi 30'luk yeter, çiçek gibi olursun.

Yalnız kanun koyucunun "müktesep hakka" olan saygısı gözlerimi yaşarttı. Mevcut yerlerde bu şart aranmayacaktır. Alkol lobisi faiz lobisinden güçlü çıktı beyler, Gezi'ye en baştan üç beş büyük otel ve restoran sahibi koysaymışız iyiymiş.

Yalnız bir madde daha var, ben onu çözemedim.
"9 uncu maddenin ikinci fıkrası, bu maddenin yayımı tarihinden önce iş yeri açma ruhsatı ve satış belgesi almış işletmeler için uygulanmaz. Bu işletme sahipleri işletmelerini birinci ve ikinci derece kan hısımlarına devredebilir."
diyor. İkinci fıkra, yukarıdaki en az 100 metre fıkrası. Şimdi onun hemen altında açıkça, "satış belgesinin verildiği tarihte aranır" diyor. Yani buradan benim anladığım, eğer zaten satabiliyorduysan buna devam edebilirsin. Fakat burada da diyor ki, yayın tarihinden önce belgeyi aldıysan, işletmeni kan hısımlarına devredebilirsin.

Nasıl yani, başkasına devrettiğim zaman alkol ruhsatım ve belgemi de devretmiş olmuyor muyum? Sadece kan hısmıma verirsem mi alkol işi devam edebiliyor?

Ay bir dakika, düşündükçe daha da mavi ekran veriyorum. Neyse siz anladınız meseleyi. Ayyaşlığın babadan oğula geçen bir saltanat halinde devamını istiyorlar demek ki. Keşke babamın bir tekeli olsaydı. Hemen devralır, üstüne de "Göndermez Tekel Bayii - Nesillerdir Süren Ayyaşlık..." yazdırırdım.

*
Gelelim bambaşka bir konuya.

Hukukçu olamayanlar için bir açıklamayla başlayalım. Şimdi arkadaşlar, normal bir hukuk devletinde, avukatın evi ve bürosu öyle gelişigüzel aranamaz. Bunun sebebi, avukatın imtiyazlı olması filan değildir. Avukatın işi savunma hakkının kullanılmasıdır, bu hakkın kullanılabilmesi için de müvekkile ait bilgilerin gizliliği esastır. Misal ben eğer seni devlete karşı savunuyorsam, senin hakkında devlete  bilgi verebilir miyim? Düşünebiliyor musun böyle bir şeyi? Buraya kadar anlaştık mı?

Peki, en yakın örneklerini Çağdaş Hukukçular Derneği baskınında gördüğümüz üzere ne oldu, POLİSLER gelip avukatların işle ilgili dosya ve evraklarına el koydular. Yargılanan insanlara ait dosyalar ve bilgiler, sanki yemek tarifiymiş gibi alınıverdi. Sonra da kalkıp dendi ki efendim bu operasyon mesleki değildir, ÇHD'liler başka faaliyetlerinden dolayı alındılar.

İşte bugün, Vergi Usul Kanunu'nda bir değişiklik yapılmış ve avukatların "avukatlık veya dava vekilliği sıfatı dışındaki sıfatları dolayısıyla muttali oldukları ahval ve hususlar" mahremiyet kuralının istisnası haline getirilmiş.

Bunu da açıklayayım. Mesela ben sizi savunuyorum, devlete ya da başka herhangi birine karşı. Normal bir ülkede, sizin bana verdiğiniz bilgilerin TAMAMI gizlidir. Hele ki bir idari memur, bu bilgileri benden asla alamaz. Siz isterseniz verginin tillahını kaçırın, avukatınız kalkıp da bunu açık edemez. Çünkü avukatın işi sizi yargılamak değil savunmaktır.

Fakat yeni kanun diyor ki, hayır kardeşim, ben senin elindeki evraka bakarım. Ha siz eğer "avukatlık sıfatıyla alakasız evraklar diyor, anlamıyor musun!" derseniz, ona da cevabımız var. ÇHD'ye de öyle demişlerdi annem. Siz avukatsınız diye değil, teröristsiniz diye sabaha karşı ofislerini basıp, dava dosyalarını alıp, ifadelerini alırken teröre dair tek bir soru yöneltmediler. Ama sorduğun zaman, operasyonun avukatlıkla ilgisi yoktu. Bu da öyle uygulanacaktır. Polis girer, sen istediğin kadar "avukatım ben avukat!" de, dinlemez. Olaylar gelişir.

Bunun değerlendirmesini siz yapın. Eğer bana bilgi verecek olursanız, önce ofis dışında tarafsız bir bölgede buluşalım, buluşunca ilk işimiz kendimize ait özel bir dil geliştirmek olsun. Mesela ben diyeyim ki "Su çok güzel gelsene," siz anlayın ki "Gelecek celse tahliye bekliyoruz, sıkıntı yok." Eğer bana evrak vermeniz gerekirse de kapının önünde paspasın altına bırakın, ben de cevabımı apartmanın önündeki kaldırım taşının altına koyacağım.

*
Diyanet işleri Kur'an kursu öğrencilerine yurt pansiyon filan açacakmış artık, o da bu kanunda yazıyor. Hayırdır, Fethullah'ın okulları yetmedi mi, yoksa artık kulağı geçmeye mi karar verdiniz?

*
Haaah işte bir muhteşem maddeler silsilesi daha...

Arkadaşlar çok saçma göründüğünün farkındayım ama inanın durum bu: Artık belediyelerin gelirlerine belediyeler değil, bakanlar kurulu karar verecek.

Belediye Gelirleri Kanunu'ndaki "Belediye meclislerince takdir edilecektir" diye ifade edilen gelirlerin bazıları (belki de hepsi bilmiyorum) bakanlar kurulunun yetki alanına sokulmuş.

Yerel yönetimleri güçlendirmek bir yana, tamamen yok etme yolunda olmak. Her şey merkezden yapılsın, her şeye tek kişi karar versin, her deliğe tek adam karışsın. Umarım herkesin derdinden gerile gerile bir şeyler olur.

*
O kadar alkol, o kadar polis dedik. Bunları birleştirmesek olmazdı değil mi? Meclis de öyle düşünmüş.

Artık, trafikteki alkol muayenesi filan normal polis yapacak. Trafik polisiyle muhatap olmayacağız. Çünkü trafik polisinde gaz yok - sanırım. Yoksa neden onlardan alsınlar, o da polis neticede.
"Kişinin yaralanmalı veya ölümlü ya da kollukça müdahil olunan maddi hasarlı trafik kazasına karışması hâlinde, ikinci fıkrada belirtilen muayeneye tabi tutulması zorunludur. Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın adli tıp kurumuna veya adli tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol tespitinde kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır."
İkinci fıkra dediği, uyuşturucu / uyarıcı madde tespiti için kollukça teknik cihazların kullanılabilmesi. Bu cihazların ne olduğunu bilmiyoruz şimdilik, üfletmek dışında başka bir şey yapabilecek de olabilirler.

Fakat fıkrayı enteresan kılan şu ki, aynı maddenin devamında şöyle de bir şey var:
"Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılmasını kabul etmeyen sürücülere 2000 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi iki yıl süreyle geri alınır."
E hani adli tabipliğe gidiyorduk? Ya siz yazdığınız kanunu sonradan okumuyor musunuz, aklınıza ne geldiyse yazılarak mı çıkıyor bu metinler? Aynı maddede iki farklı şey nasıl olur?

Tamam, diyelim ki "karşı çıkarsan adli tabibe götürürüm ama cezanı da keserim" diyorsun. Peki o zaman, iki yıl süreyle almak nedir? Belki götürdüğün zaman alkollü çıkmayacağım? Belki insan gibi istemediğin için sana tepki olarak reddediyorum? Polis ne derse yapmak zorundayız, çünkü o polis, biz sefil vatandaş. Biz okumadık, çalışmadık, yaşamadık, var olmadık, hep polis oldu ve yaptı. Yukarıda sorduğumu tekrar ediyorum, polis kim abi? Ultra vasıflı, son derece entelektüel, aydın, modern, insan haklarına saygılı ve demokrat, muhteşem insan muamelesi yapmayın şunlara ya. Gördük işte, kırmızılı kadın fotoğrafını hatırlayın, yerdeki vatandaşı ezmek için ayağını kaldırmış olanı, insanları saçından başından sürükleyeni ve doğrudan hedef alarak gaz bombası atanı, Ethem Sarısülük'ü vuranı... Gördük bunları. Neydi bunlar, emir kulluğu mu? Bırakın Allahaşkına ya, askerden çekmişsiniz vaktiyle, şimdi polisten çektiriyorsunuz. Bir de kalkıp mağduriyet edebiyatı yapıyorsunuz. Kininde, intikam duygusunda boğulasıcalar.

*
Mülkiyet hakkına geldik ama benim sınavım da yaklaştı, bir adamın keyfi yüzünden doktoram yanacak...

Neyse.

Kamulaştırma yapılmaksızın fiilen kamu hizmeti için kullanılan yerler için, kanun özetle "parası neyse verelim" diyor. Kamu adına tescil/terkin halinde buna ilişkin mahkeme kararını temyiz edemiyoruz, sadece bedel yönünden temyiz hakkımız var. Yani "malımı ver" yok, "paramı beğenmedim" var.

*
Son olarak, “Tütün içermeyen ancak tütün mamulünü taklit eder tarzda kullanılan her türlü nargile ve sigara, tütün ürünü kabul edilir.” diye bir ifade var. E-sigara bu kapsamda mı bilmiyorum ama öyle görünüyor. Kendini bırak, oyuncağını bile yasaklamış adamlar.

*
Benden şimdilik bu kadar, şimdi acil okula gidiyorum, lütfen beni affedin.

"Kurtuluş yok tek başına / Ya hep beraber, ya hiç birimiz."

Sevgiler ve saygılar,
Göksun.




5 yorum:

  1. "Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamaz. Ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz." derken alkolsüz bira reklamı da yapılamaz mı demek istemişler ki acaba?

    YanıtlaSil
  2. "alkollü içkilerle alkolsüz içkilerin markası aynı olamaz" diye bir çıkarım elde ediyorum ben...

    YanıtlaSil
  3. hm evet mantıklı. fıkrayı tekrar okuyunca, hem reklamı yapılamaz, hem de zaten aynı markayla "alkolsüz bira" üretilemez sonucu çıkıyor. aman allah'ım şaka gibiler.

    YanıtlaSil
  4. bunların şimdi her sokağa bir Kur'an kursu falan açacaklarını hesap edersek, mevcut müktesep hak sahibi tüm içkili lokanta, tekel bayi, vb işyerleri, işletme sahiplerinin çocuklarının o işi devam etmemeleri halinde ruhsatlarını kaybedecekler. çok sağlam 'kazanılmış hak'mış cidden!

    YanıtlaSil
  5. Olay bitmiş.
    Ben de ekonomik olarak küçük bir değerlendirme yapmıştım fakat bu yazıdan sonra anlamsız kalmış benim yazı da :)
    Ellerinize sağlık.
    http://bananazura.blogspot.com/2013/06/ekonomik-olarak-2200-0600-yasag.html

    YanıtlaSil