24 Haziran 2013 Pazartesi

Fanatikler bunu da açıklasın.

Bütün bu öfke potansiyelini, milyonlarca insanın tüm tepkisini, nasıl bu kadar kendinde toplayabiliyorsun Sayın Başbakan? Hadi polise bizi öldürme yetkisini ellerinle verdin, aldığın ahların seni oracıkta yıkıvermesinden de mi korkmuyorsun? Bu arada, artık kimse bana "ah etme, döner seni bulur" demesin. Muhatabını bulamayan milyonlarca talebin tek bir tanesi gelip beni bulacaksa, o nasıl ilahi adaletmiş...

Normal insanlarız biz, zam bekleyen, okul bitirmeye çalışan, işten çıkarılan veya terk edilen... Fakat artık "haline şükret, zam alamıyorsun ama bir işin var" değil, "haline şükret, hayattasın" diyoruz. Standardımız bu hale geldi, bunun müsebbibi bizzat sensin, farkında değil misin?

Bugün itibariyle, polis istediği an istediği kişiyi vurmakta serbest. Ama fanatik kafası, biliyorum ki "ama polise taş attılar :/" diye ağlayıp bunu da meşrulaştırmaya çalışmaya devam edecek.

Hukuktan zerre anlamadığınız belli, bari azıcık insan olun.

Başta o polis çocuğu da düşünmeye çalıştım. 1986 doğumluymuş daha, benden iki yaş küçük. Sorunu onun şahsında değil, 27 yaşındaki bir insandan kalabalığın ortasında ateş edecek bir yaratık oluşturan zihniyette aradım. Ki doğrudur, sorunun kaynağı gerçekten de oradadır. Fakat ben dedim ki, "Önünde uzun bir ömür var ve kahır içinde geçecek... İnsan bunu nasıl unutur ki." falan filan. Allah'ım ne kerizlik.

Meğersem, eğer Twitter'da yazan doğruysa, bu genç adam kendini "Kaskımı çıkarıp dövmeye başladılar, linç edilmekten korktum." diye savunmuş.

Biz o anı gördük Ahmet Şahbaz. Senin kaskının kafanda olduğunu da, kimsenin sana bir şey yapmadığını da, silahını korunmak için değil öldürmek için kullandığını da gördük. Yalan söylüyorsun. İnsan öldürdün ve yalan söylüyorsun. Kahrınla yaşayasın, çok uzun yıllar.

Buyrun, izlemeyenler varsa izlesin:

http://www.dailymotion.com/video/x10rv2e_gezi-eylemcisi-ethem-sarisuluk-un-vurulma-ani_news#.UciN2fnJQ2W

Kusura bakmayın ama içimdeki tepkiyi bastıramadığım için "üsttenci" üslubun önünü de alamıyorum. Oturduğunuz yerden, sadece ana akım medyanın size söyledikleriyle hareket etmeyi nasıl yeterli görüyorsunuz? Bilmemek vallahi ayıp değil, insan elbette bilmeyebilir, ama "benim bilmediğim bir şeyler mi var lan yoksa?" şüphesinden de mi yoksunsunuz? Nasıl bu kadar kendinizden emin, koltuğunuzdan kalkmadan yorum yaparken nasıl bu kadar rahatsınız?

Kafasında baret, gözünde deniz gözlüğü, yüzünde uyduruk toz maskesi, elinde Talcid'li su olan birini düşünün. Bu görüntü komiktir lan, bildiğin komiktir. Bu insanlar mı sizin polisinizi darp etti? Siz ancak, saçma sapan gazetelerinizin bir taraflarından uydurma yalan dolan haberlerini okursunuz. Çünkü işinize öyle gelir.

Fakat Ethem'i öldüren polisi koruyan devletin, aynı günlerde, Bingöl'deki 13 yaşındaki kız çocuğunun 20 küsür adamla "kendi rızasıyla" birlikte olduğunu kabul etmesine sesiniz çıkmaz. Ben sizin "değerlerinizi" ... muhatabına havale edeyim. Değerleri varmış...

Sonra tabii, Tayyip Beyefendi Hazretleri var. Polis fevkalade düzgün davranmıştır gibi bir şeyler dediydi, hatta yetkilerini de artıracakmış.

Polis dediğin adam, sokakta bulduğuna Allah yarattı demiyor, daha neyin yetkisi ya? Öldürüyor direkt, daha neyin yetkisi? Artık evimize gelip yatağımızda mı öldürecek, ya da evimize kadar zahmet etmesinler diye artık biz karakola gidip kendimizi o şekilde mi öldürteceğiz?


Artık, asıl etrafta polis varsa güvende değilsiniz.

13 yaşındayken tecavüze uğrayabilirsiniz, sorun yok.
Elinizde satırlarla sokakta çeteleşebilirsiniz, onda da sorun yok.
Parkta kendi kendilerine görüş alışverişi yapan insanlara yine bıçakla sopayla saldırabilirsiniz, dert değil.
Gençlerin yıllarca çalışıp ömürlerini verdikleri sınava sizin yerinize başkasını da sokabilirsiniz, olur öyle şeyler.

Fakat, sakın ha, çantanızda kitapla dergiyle gezmeyin. "Alınırsınız." Polise karşı gelmeyin. Öldürülürsünüz.

Hakime gelince. Çok merak ediyorum, emekli edilmesi şu düştüğü durumdan daha mı kötüydü? Belki kendisi de o kafadadır ve vicdanı rahattır, onu bilemem. Eğer öyleyse zaten düşeceği hiçbir hal umrumda da değil de. Bırak abi, o işi orada bırak. Git dükkan aç, önünde tavla oyna. Memleketine dön, varsa köyünde yaşa. Olmadı avukatlık yap, barolar öyle bir durumda seni alırdı. Fakat eğer şu saatten sonra, o hakim emekli olur da avukatlığa dönmek isterse, onu kabul eden baroya da - benden sevgiler.

Çok sinirliyim. Polise, muktedire ve hakime zaten sinirliyim, ama şu gün şu saatte hala fanatik olanlar var ya, en çok onlara sinirliyim. Çünkü hiçbir şeyin farkında olmamayı erdem sanıyorlar. Çünkü gözümüzün içine baka baka zalimce konuşan bir adama biat etmeyi, değerlerin muhafazası sanıyorlar. Bilip bilmeden, oturdukları yerden, sadece kendilerine anlatılanla yaşamayı, yani bildiğin itaat kültürünü, "büyüğe saygı" sanıyorlar.

Dostum "büyüğe saygı" demişsin ama, bu bildiğin boş itaat.

Zira o büyük sana neler yapıyor, bunu merak dahi etmiyorsun. Senin aklını başına kolay kolay alacağın yok, bari biz düzgün durmaya çalışalım. Hah böyle konuşunca da ulusalcı elitist oluyorsun, bi kafa bırakmadınız insanda ya, ne desek kabahat oldu. Ööööf daraldım iyice, kahrolsun bağzı şeyler.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder