27 Kasım 2012 Salı

Bir liseli esmer... 404 NOT FOUND.

Arkadaşlar günaydın,

Te iki hafta önce çıkmış olan Toplu İş Kanunu'nu hala okumadığım için affınıza sığınarak, size hemen bir özür hediyesi vereyim istiyorum.

Yalnız bu hediyeyi vermekle, özellikle erkek arkadaşlar bakımından kaş yapayım derken göz çıkarmış olmaktan endişeliyim. Çünkü haberler kötü.

"Liseli" konsepti, o kısacık pileli etekler, o bele oturan beyaz gömlekler, o liseli esmer kız, ince ürkek, duygulu... Yok artık. "Daha neler" gibi yok artık değil, "namevcut" gibi olan yok artık. Çünkü bugün Milli Eğitim öğrencilerinin kılık kıyafet yönetmeliği yayınlandı.

Siz o esmer kızı hatırlayadurun, ben anılarınızı ziyan etmeye devam edeyim.

Yeni yönetmeliğimize göre arkadaşlar, artık okullarda forma olmayacak

Forma meselesi, askeri çağrışımları olan, tek tipleştirmenin sembolü olarak görülen bir şey. İtirazım yok. Doğal olarak, milli gelirimizin çok yüksek, gelir dağılımının son derece adil, toplumun neredeyse homojen olduğu ülkemizde, çocuklarımızın sınıflara podyuma gider gibi gitmesinin bir sakıncası olmamalı. Nitekim, zaten artık her uydukentin yanında kendi okulu yok mu? Ağaoğlu sakinlerinin mahalle mektebine, mahallenin çocuğunun Ağaoğlu sakinlerinin kolejlerine gittiği, toplumun en azından çocuklarının bir arada olduğu günlerini atlattık çok şükür.

Bir çocuğumuzun, ergenliğinin en şaşaalı dönemlerinde ailesinin maddi gücünün keyfini sürmesinde ne gibi bir sakınca olabilir? Bu çocuğu, tüm tüketim çılgınlığı eğilimlerini, ailesinin kendisine ilişkin tüm bilinçsizliğini, marka giyince havalı olmak sanrısını, dolu dolu yaşamaktan kim alıkoyabilir?

Bu çocukların, dünya markalarından giyinme taleplerinin önünde kim durabilir? Diğer çocukların bunlara bakıp kendilerini önce kendi gözlerinde paryalaştırma haklarının önünde durmak, dilsiz şeytanlık değilse nedir?

Çocuklarımızın taleplerinin ufkunu lütfen püskevitlerle sınırlamayalım. Orda, bir Tommy var uzakta.

Yalnız çocukları o kadar da boş bırakacak değiliz. Tamam kafayı kılık kıyafetle bozabilir, annesi babası onu İstinye Park'a götürmeyince evden kaçabilir, para bulamayınca ne hali varsa görür, istediği depresyona da girer. Onun bileceği iş. Fakaaat, yine de bazı kurallarımız var.

Örneğin, kızlarımızın diz üstü etek giyerek güzel bacaklarını göstermesin de karışmayacak mıyız? Kızlarımızın incecik belleri, daracık gömleklerle mi sergilensin, o güzel kalçaları, beden dersinde giydiği taytla... Öhm. Pardon. Aklım neredeyse demek ki...

Artık kızlarımız, diz üstü etek belasından kurtuldular hamdolsun. Zaten dizilere de müdahale ediyoruz, 3-5 seneye kalmaz cinsiyeti toptan kaldıracağız Allah'ın izniyle. Yalnız cinsiyeti kaldırınca, artık okullarda da nispeten serbest hale gelen türbanı neremize takmak gerekecek, işte bir onu çözemedik.

Fark kalmayınca, eşitlikti, tecavüzdü, kadın hakkıydı diye bir şey kalmayacak. "Hasta" bireylerimiz de artık tek tipleşmenin keyfine varıp olmadık yollara sapma gereği duymayacak; hem zaten artık cinsiyet farkı kalmadığı için hepimiz bir noktada "hasta" olacağız.

Pardon, tek mi tip?
Ama biz bu yönetmeliği zaten bundan kaçınmak için çıkarmıyor muyduk?
Aha devreler yandı bende.

Hem tek tipleşmeye o kadar karşıysan, gidersin Harvey Nichols'a, iki günlük kıyafetine bir ev parasını verirsin, fark dediğin böyle olur. Çünkü ilim Banana Republic'te de olsa gidip alınız.

Hörmetler,
Göksun.

1 yorum: