1 Ekim 2012 Pazartesi

İşsiz kaldım, inan ki dünyama gün doğmuyor...

Pek sevgili arkadaşlar,

Bu sabah baktım ki, bir arkadaşım bana işsizlik maaşını nasıl alabileceğini sormuş. Ona uzun uzun bir cevap yazdım, yazarken de "e madem ben bunu neden blog'da yazmıyorum ki, lazım olur..." diye düşündüm. Buyrun:

Başvuru Koşulları Nedir?

1. İşsizlik maaşı-ödeneğinin ilk ve en önemli koşulu, işten "çıkarılmış" olmaktır. Hem istifa edip hem de işsizlik ödeneği isteyemiyoruz. Bu noktada eğer işyerimizle "anlaşmalı boşanıyorsak" bile, bizi kendisinin işten çıkarmış görünmesi gerekiyor.

İşverenler buna yanaşmak istemeyebilir ki haksız da değiller. İşçiler tamamen kişisel sebeplerden ayrılmak istemiş olsalar bile "bak işte beni sen işten çıkardın" diyerek işe iade veya tazminat davası açabiliyorlar. Prensip olarak işçi tarafında bir insanım ama doğruya doğru, işçiye sağlanan imkanların kimi zaman son derece etik dışı kullanıldığını görmüyor değiliz.

Öncelikle bu sorunu çözmüş olmamız gerekiyor. İstifa edecekseniz bile "işten çıkarılmış" görünün. Eğer bir şirkette çalışıyorsanız, İK'cılarınız "ikale" kavramını biliyorlardır mutlaka, bir tür fesih sözleşmesi. İkale yolu mümkün.

2. İkinci olarak, işten çıkış sebebiniz "geçerli sebep" olacak. İş hukuku bilmeyen arkadaşlar için özet geçeyim; iş akdinin sona ermesinde geçerli sebep ve haklı sebep diye iki kavram vardır. Haklı sebep, ahlaksızlık, terbiyesizlik, taciz, hırsızlık, işe gelmeme filan gibi sebeplerdir. Yani "işverenin o kişiye tahammül etmesinin artık beklenemez halde olması" dersem sanırım özetlemiş olurum. İşte feshiniz eğer böyle bir haklı sebepten görünüyorsa, tazminat yalan oluyor.

Geçerli sebep dediğimiz ise, bir tür "severek ayrılmak." Mesela artık istihdam fazlası hale gelmiş olabilirsiniz, işyeri küçülüyor olabilir, sizin çalıştığınız birim kapatılıyordur, ne bileyim, performansınız düşüktür, falan filan gibi. Yani aslında "biz sizinle çalışırdık ama şartlar elvermiyor" durumu. Biraz samimiyetsiz de olsa, en azından "seni burada bir dakika bile görmek istemiyorum" tribi atan bir haklı fesih gibi değil. "Siyaseten doğru" bir kovuş.

3. Çalışmış ve prim ödemiş olma koşulu feci karışık. Şimdi tekrar baktım da, arkadaşıma eksik bilgi vermişim, size tam vereyim:

a. İş akdinizin sona ermesinden önceki 120 gün, kesintisiz olarak çalışmış ve priminizin ödenmiş olması lazım. Şimdi böyle diyince "e hiçbir yere hiçbir şey ödemedim ben, şimdi napıcaz..." demeyin, hepimiz o primi paşalar gibi ödüyoruz canlarım. Sigortalı olarak çalıştığımız işyerinden aldığımız her maaş, o primler önceden kesilmiş olarak ödeniyor bize. Bu noktada dikkat, sigortasız çalışmayın. Koca koca adamlarsınız, sigortasız işe eyvallah etmeyin. Etmek zorunda kalırsanız da acilen oradan kurtulmanın yollarına bakın.

b. Bu 120 günün yanı sıra, iş akdinin sona ermesinden geriye doğru 3 yıl içinde ve 600 gün çalışmış ve priminizi ödemiş olmanız lazım. Yani 600 gün kesintisiz olmak zorunda değil, kesintisiz olması gereken şey 120 gün.

600 gün çalışıp prim ödemişliğiniz varsa, 6 ay boyunca ödenek alabiliyorsunuz. (Kanun 180 gün diyor.)
900 güne 240 gün,
1080 güne 300 gün veriyorlar.

Nasıl Başvuruyoruz?

Şöyle ki; işveren sizi işe alırken nasıl ki bir işe giriş bildirgesi düzenliyorsa, siz ayrıldığınızda da işten ayrılış bildirgesi düzenliyor. Üç suret hazırlanıyor, biri kendisinde kalıyor, kalanların birini size, diğerini ise SGK'ya veriyor.

Siz bu bildirgeyi alıp, 30 gün içinde (işgünü değil, gün.) SGK'ya kimliğinizle ve şahsen gidip başvuruyorsunuz. E-devlet şifresiyle online da oluyormuş bu işler ama onu bilmiyorum. Giderken fotoğraf da götürün, devlet dediğin fotoğraf toplamayı sever. (Bu arada Jose Saramago'nun Bütün İsimler'ini okudunuz mu? Fotoğraf toplayan devlet diyince aklıma oradaki Don Jose geldi.)

Bir dilekçe yazmanız lazım ama dilekçe diyince aklınıza uzun uzadıya bir şeyler gelmesin. Buyrun ben sizin için yazayım:

"İş akdimin ... tarihinde işveren tarafından geçerli sebeple feshedildiğine dair işten ayrılış bildirgem ektedir. Buna dayanarak, tarafıma işsizlik ödeneği bağlanmasını saygı ile talep ederim."

Herhangi bir sebep belirtmeniz veya hayatınızı anlatmanız gerekmiyor. Sonunda ise "arz etmek" ya da talep etmek sizin bileceğiniz iş, devleti nasıl gördüğünüze bağlı. Ben her zaman talep etmeyi tercih ederim, çünkü devlet birey içindir. Yalnız hesap numarası bildirme meselesini artık siz kendiniz öğrenin, oraya gidince sorarsınız. Herhangi bir numara belirtebiliyor muyuz yoksa illa -mesela- Ziraat Bankası olacak diyorlar mı onu bilmiyorum.

Bu arada, "E iyi de bu bildirgeyi işveren zaten SGK'ya da vermemiş miydi, neden ben bendekini götürüyorum?" derseniz buna verilecek mantıklı bir cevap yok. Devletin fotoğraf toplamaktan daha çok sevdiği bir iş varsa o da kağıt toplamaktır.

Başvurunuz değerlendirilecek, ama size dönüş ne zaman olur, ödeme ne zaman başlar onu bilemiyorum.

Otuz günü geçirirseniz, bu talebinizin reddedileceği anlamına gelmiyor. Süresi içinde başvurmanız halinde, ödenek sizin işsiz kaldığınız günden hesaplanıyor. Fakat 30 günü kaçırırsanız, 30 günün bittiği tarihten sizin başvurduğunuz tarihe kadar olan kısım hesaba katılmıyor. (Bu bana mantıklı gelmedi ya, devlet dediğin ilk 30 günü saymaz ki. Devlet mantığı "zamanında başvursaydın kardeşim, ben bana geldiğin günden başlarım." demeye daha yatkın. Siz 30 günü yine de geçirmeyin, ne olur ne olmaz.)

Ne Kadar Bu Ödenek?

Ahah bu kısım çok komik, bakın şimdi...

Kanuna göre bu ödenek, SGK'da kayıtlı son dört aylık brüt maaşınızın yüzde kırkı. Fakat bunun tabii ki limiti var, yani "Benim maaşım beş bin liraydı, demek işsizlik maaşım 2000 gibi bir şey olacak" diyemiyoruz. Zaten beş bin lira alıyorsanız işsizlik maaşına tamah etmeyin, ayıp.

Limit ise, asgari ücretin yüzde sekseni. Yani siz ne kadar maaş alıyorsanız alın, işsizlik ödeneğiniz (bugün için) asgari ücretin yüzden sekseni olan 709,20 lirayı geçemeyecek. Buyrun ilgili maddeyi aynen yazıyorum:

İşsizlik Sigortası Kanunu, madde 50: "Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde kırkıdır. Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 39. maddesine göre on altı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemez."

Yani 710 lira değil. Bu arada maddeyi, hem ikna olun, hem de kıymetimizi bilin diye yazdım. Bakın ne güzel "Yani burada şunu demek istiyor" diye anlatıyoruz şurada, fakat siz hala avukatları sevmiyorsunuz.

Bu arada, "SGK'da kayıtlı maaş" meselesi önemli. Eğer maaşınız daha yüksek olmasına rağmen asgari ücret gösteriliyorsa, ödeneğiniz de bunun yüzde kırkı olarak hesaplanacak ve siz 710 lira da alamayacaksınız. İşyerlerinize bu gözle de bakın.

Ödenek Alırken Hasta Olabiliyor muyuz?

Evet, işsizlik ödeneği alırken adeta sigortalı çalışıyormuşuzcasına hasta olabiliriz. Çünkü yine, bu ödenek de, primleri kesilmiş olarak gelir.

Aklıma gelenler bunlar. Geri kalan her şey için Master Card. (İtinayla reklam alınır.)

Çok sevgiler,
Göksun.

*
İlgili linkler:
Asgari ücret için: http://www.muhasebedersleri.com/pratik-bilgiler/asgari-ucretler.html
İşsizlik Sigortası Kanunu: http://www.alomaliye.com/4447_sayili_kanun.htm
(Bu arada, alomaliye.com bir sürü hukuk sitesinden daha iyidir, aklınızda olsun.)
İş Kanunu: http://www.iskanunu.com/images/dokuman/4857-sayili-is-kanunu-guncel-tam-metin-2012.pdf
SGK'nın sitesi ise http://www.sgk.gov.tr fakat ben çalıştığını pek görmedim.


2 yorum:

  1. iyi günler ben o 30 günü 1 seneye yakın geçirdim su içeyim mi? :)

    YanıtlaSil
  2. yaaani, o bir yıl için evet :) artık işten çıkış değil başvurma tarihiniz dikkate alınacak :)

    YanıtlaSil