7 Ekim 2012 Pazar

Baro'da kime oy vereceğinizi bilmiyor musunuz? Ben biliyorum.

Merhaba arkadaşlar,

Barodaki oyunuz halen belirsiz olabilir, ben size yardım edeyim.

- Adliyeye utanmasa kamuflajla, postalla filan gelecek meslektaşları -üstelik ısrarla- seçmenin alemi yok. Dün "Cumhuriyet Hukuku Komisyonu'nun" düzenlediği bir seminere gittim misal, bu arada öyle bir komisyonumuz varmış meğersem, ortalık nasıl "ulusal" kokuyor anlatamam. Bir mesleki semineri İstiklal Marşı ve saygı duruşuyla başlatmasak vatan elden gidebilirdi mesela, neyse ki öyle başlattık da vatani görevimizi yerine getirmiş olduk.

Seminerde, genel sekreterimiz Sn. Hüseyin Özbek yeni Anayasa çalışmalarına neden katılmadıklarını bizzat kendisi açıkladı. "Sivilleşme görünümlü otoriterleşme sürecinin bir parçası olamayacakları" içinmiş.

Hukuk fakültelerinin durumu malum; yeni arkadaşlarımızın bir kısmı güzel dilimizi çok fazla bilmedikleri gibi eski kelimeleri hiç bilmiyorlar. Ben onları bilgilendireyim. "Şecaat arzederken sirkatin söylemek" denen şey, işte tam olarak Sayın Özbek'in yaptığıdır sevgili arkadaşlar. Yapmadığın bir şeyin sebebini açıklarken, asıl o sebeple rezil olursun.

Haşa, ben Sayın Özbek'in şahsında baromuzun rezil olduğunu iddia etmiyorum. Fakat bir baro olarak, üstelik İstanbul Barosu olarak, Anayasa'nın hazırlanması gibi doğrudan seni ilgilendiren bir konuda bu derece sessiz kalmak zaten açıklaması olmayan bir şeydir; bir de buna "biz Anayasa'nın amacını beğenmediğimiz için..." diye bir sebep uyduruyorsanız büyük yanlıştasınız. Sayın yönetim, Sayın Özbek, Sayın Kocasakal... Bu "otoriterleşmeye" bir avukat meslek örgütü olarak siz müdahale etmezseniz, kim edecek? Ülkenin hukukuna ilişkin çalışmak, sizin varlık sebepleriniz ve oluşma amaçlarınızdan biriyken, siz kalkmış "Ben oynamıyorum" diyor ve buna saygı duyulmasını mı bekliyorsunuz?

Arkadaşlar bakın Allah'ın adını veriyorum, eğer ulusalcıysanız bile bunlara oy verme konusunda tekrar bir düşünün. "Benim amacım hukuksuzluğa müdahale etmek olabilir ama ben etmiyorum çünkü canım istemiyor" diye bir gerekçe olamaz. Gidin kendinize başka ulusalcılar bulun, Allah tillah aşkına. Ha şimdi Allah diyorum diye kalkar "laik devlet elden gidiyor" filan dersiniz siz, ama ne diyem Mahmut mu diyem? İyi tamam sizin istediğiniz gibi olsun; Baro'nun bu tutumu sizce de aydınlanma öğretisine taban tabana zıt değil mi, Fransız İhtilali aşkına?

- Başka bir aday dedim diye aklınıza Muammer Aydın gelir sizin şimdi. Ya ben çok üzülüyorum Sayın Aydın için, gerçekten bak. Geçen seçimlerde bölünmeyi engelleyemedi, ama seçimi de alamadı, şimdi "banane yaaa ben oynicam" diye hırpalanmaya devam ediyor.

Sevgili ulusalcı arkadaşlarım, Sayın Aydın'ın başkanlık döneminde avukatlık ya da hukuk adına herhangi bir atılım, herhangi bir gelişme görüyorsanız kendisine oy verebilirsiniz. Bir itirazım yok. Fakat kendisinin 2010 seçimlerindeki konuşmasını size bir kez daha hatırlatmak isterim. (2010 seçimlerini çok uzun anlatmıştım, arşivde bulabilirsiniz.) Özetle, konuşmasının büyük kısmı, "şunları şunları istedik ama beceremedik, ne yapalım..." diye dert yanarak geçmişti ve bu konuşmanın tamamında, metnini zorla ezberlemiş ve boynu da büyük bir Küheylan'ı andırıyordu.

Ama en azından, şimdikiler gibi "çok şey yaptık biz taaam mı!" iddiasında değil, "Budur!" iddiası da yok, yani bunlar bile bir şeydir neticede.

Ha bu arada, budur diyince... Daha önce söylemiş miydim hatırlamıyorum, ama o "Budur!" afişlerinin birini başkanımıza imzalatıp saklamazsam çok eksik kalırım. Zira bir sohbette biri kalkıp "ya kitsch dedikleri şey nedir allaşkına?" diyen olursa "ahanda budur" diye gösterecek bir materyalim olmasını çok istiyorum.

- Bunların dışında bir hüpürdekler var, malum. Tamam adliyeye postalla gelmemek de bir erdemdir ama duruşma saatlerinin ibadet saatlerine göre ayarlanması için filan eylem yapacak değilsinizdir herhalde? O zaman sizinle çok ağır dalga geçerim ve bunu öyle güzel yaparım ki, tek kuruş tazminat koparamazsınız. Baştan söyleyeyim. (Hüpürdek demesem iyiydi aslında ama "hüp" yani, bu konuda ne kadar ciddi olunabilir.)

Bu konuda fazla konuşmak istemiyorum, malum, sağ taraf genelde saldırgan oluyor. Muhatap olmaya gerek yok, bizden uzak Allah'a yakın... Ya aslında böylesi onlar için de daha iyi, neden ısrarla bize yakın olmaya kasıyorlar ki? Neyse tamam sustum, bana sağcılar adam öldürüyor dedirteceksiniz zorla, o olacak.

- Şu durumda, oy verilebilir adayımız zaten tek bir tane. Ama kendinizi sanki bir şeylere zorlanmış hissetmeyin, bence tanısanız siz de seversiniz, "ben zaten oy verirmişim ki" dersiniz.

Mesela, inanın bana, dün Avcılar'da insanları taşlayan ve "haftaya yine buradayız!" diyenler var ya, işte onların hiçbiri, bu üç gruptan biri tarafından savunulmayacak. (Hatta iddialı olmak gerekirse, ittifaka oy vermiş kişiler tarafından da savunulmayacağını düşünüyorum.) Ama diğer gruplar için söz veremem. Hele biri için, hiç veremem.

Mesela, bu ittifaktaki insanlar, "avukatlık yaptığı için yargılanan" meslektaşları varken bu konuda üç maymunu oynamayacak. Oynayamaz, oynanmaz çünkü. Bakmayın siz öyle yapanlar olduğuna, bunlar hep sağduyu meselesi. Varsa var, yoksa yok.

Başka bir örnek daha, siz daha adliyeye fotoğraf çektirmek dışında başka bir amaç için gitmemiş birinin cübbenize sahip çıkmasını beklemek zorunda kalmayacaksınız. Adliyede, cezaevinde ya da emniyette, artık sinir bozukluğundan ağlarken, "Onlar ne bilir böyle şeyleri!" diye isyan etmeyeceksiniz. Bu insanlar, sizin cümlenizin başını duyup sonunu kendileri getirecekler.

Hiç böyle kaygılarınız yok mu, çok mu temiz bir meslek yaşantınız var? Çok güzel, Allah hepimize nasip etsin. Bu durumda, 100 küsür yıllık İstanbul Barosu'nun ilk kadın başkanının seçmeni ve Türkiye'de baro başkanlığı yapmış yüzlerce insan arasındaki birkaç kadının sayısını artırmaya çalışmış biri olmak size gurur vermeli bence. Bana veriyor mesela.

Bence hala düşünüyor olamazsınız, zira gayet mantıklı konuştum.

Ama çok istiyorsanız bir kez daha düşünün, daha gününüz var. Kararınız hala Filiz Hanım lehine değişmemiş olursa, o artık vicdanınızla sizin aranızda olan bir şey, kimseye söz düşmez.

İyi pazarlar,
Göksun.

6 yorum:

  1. Dün akşam TRT Haberdeki tartışmayı da izledikten sonra söylüyorum ki; aydınlatıcı bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  2. Sizin adayınızın feminist geçinip kadın olması dışında maalesef hiç bir meziyeti yok. boşa zorlamışsınız. (şarkı sözü yazıp beste yapabildiğini es geçmişim ki bunun da avukatlığa bi faydası yok)

    YanıtlaSil
  3. perspektif meselesi :) iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
  4. Ulusalcı olmak çok kötü bir şey demi? Hepsi çok öcü insanlar. Kendin gibi düşünmeyenleri “taam mı” gibi seviyesiz bir şekilde eleştirmek ancak god complex’e sahip bir avukata yakışır.

    YanıtlaSil
  5. Merhaba,

    Ulusalcılıktan hoşlanmıyorum, bunu ifade etmekte bir sakınca da görmüyorum. Nitekim tarafsız olmamı gerektiren bir konumda da değilim, burası bir bilimsel paylaşım ortamı değil ki, kişisel blog.

    "Taam mı" ifadesinde bir seviyesizlik göremiyorum, lütfen kusura bakmayın. Örneğin size göre de "demi" ifadesinde bir uygunsuzluk yoktur elbet. Olabilir, üslup meselesi.

    Tanrı kompleksinden ise sanırım farklı şeyler anlıyoruz. Benim başkalarını inkar etmek ya da yaratıcı-yok edici olmak gibi iddialarım yok ki, sadece hoşlanmadığım şeyi ifade ediyorum. Kendini tanrı sanan birinin tavrı ise, hoşlanmamak değil ancak "yadsımak" olabilir.

    Saygılar,
    Göksun.

    YanıtlaSil