13 Ağustos 2013 Salı

böyle buyurdu ahriman.

selamlar cümleten,

bir süredir tatildeydim, ne resmi gazeteye baktım ne başka bir şeye. itiraf edeyim, bugün mesaiye başlayınca da hiç canım geriye dönüp bakmak istemedi. giderek sıtkım sıyrılıyor her şeyden, gündemi takip ettikçe iyice anarşist oluyorum. halbuki dünyadaki herkes bohem filan olsa ne güzel yaşardık. 

en azından resmi gazeteye, bugün geri döndüm artık. sıyrıldım demenin ecele faydası yok. avukatlık kanunu'nun beşinci maddesinde değişiklik olmuş. mesleğe kabulde "avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş olmak" şartı kaldırılmış.


linke bakınca göreceksiniz, gerekçe gayet mantıklı. yaraşmayacak davranış dediğin nedir, çevrece bilinmiş olmak derken aslında ne kastedilmektedir, bunlar değişken ve güvenilmez şeylerdir, vs vs. doğru, eyvallah. şimdi sorulara geçelim:

1. bir kere her şeyden önce, böyle bir koşul zaten hiç olmamalıydı. ama vardı ve biz bunu hiç garipsemiyorduk. biliyorum niyet okumak çok ayıp bir şey, fakat bu koşulun iptalinden sonraki uygulamaları takip etme fikri size de gerekli gelmiyor mu?

2. mesleğe kabul veya red kararını verebilecek olanların, bu koşulu bulamayınca sığınabilecekleri bir şey var mı? buna ayrıca bakmak lazım, ben güç sahibi olan herhangi birinin bu gücünü şansını zorlamadan bırakacağına pek ihtimal vermiyorum. üç gün sonra başka bir kural gelip bunu mumla aratabilir.

3. özgürleşmeyi kanunlardan beklemek, tarifsiz bir trajedi değil mi? kanun zaten, olan özgürlüğün sınırlarını belirlemek için değil midir? herhangi bir maddenin kaldırılması insanı özgürlüğe bir adım daha yaklaştırır, fakat kimseye sormadan kanun değiştiren sistem, aynı şekilde yine sormadan yeni kanun yapamamakta mıdır? burada iktidar eleştirisi yapmıyorum, anti-akp söylemi de değil bu, temsili demokrasinin insanları getirdiği tufadan bahsediyorum. yani bu soyut ve kavramsal bir şey, somut ve partisel değil. yalnız bak ben her konuyu gelip demokratik saçmalıklara ve manipülasyonun kaçınılmazlığına bağlar oldum, güya iki yıldır yazacağım bu konuda ama hala tık yok... dur bakalım yavaş yavaş kendisi çıkıyor zaten.

ya çok komik değil mi sizce de, boynumuzda kat kat zincir var, biz o zincir "bir tık" gevşedi diye bayram üzerine bayram ediyoruz. bunu her konu için söylüyorum, kafam avukatlık kanunu'ndan çoktan çıktı benim. 

ha öte yandan, tamam zincirlerden birinin tek bir halkası az bir gevşedi ve biz mutlu olduk. fakat? diğerlerinin gittikçe sıkılaşması? yine sözkonusu kanuna dönersek, ne oldu şimdi, avukatlığın şerefi mi kurtuldu? insanların avukat olmasına yönelik engel mi kalktı? savunma artık daha mı güçlendi?

savunma böyle güçlenecek olsaydı, kişibaşına düşen milli avukat sayımız olmuş yetmiş beş, şu an güçten yıkılıyor olmamız lazımdı. yok öyle bir dünya. 

peki tamam, bu iptal kararının fiili sonuçlarından şüpheliyiz ve biraz da karamsarız. peki hiç mi iyi bir şey değil bu, enseyi o kadar mı karartalım?

yoo iyi bir şey. kötüye kullanıma son derece açık, subjektif, her gelenin kafaya göre uygulamaktan imtina etmeyeceği, olması gerekene hiç uymayan bir koşuldu. yaraşmayacak tutum ve davranış nedir diye bana sorsalar, terörle mücadeleden alınmış vatandaşa ifade verdirmek için orada polis tarafından bulundurulan avukatın davranışıdır derim. bence bu ne meslekle, ne insanlıkla bağdaşır. ama mesela, bu insana kimse sözkonusu maddeden bahsetmeyecekti. fakat bununla beraber, aynı yerde kendi müvekkiline ifade verdirmeye gitmiş olan meslektaşlarımız şu an silahlı terör örgütü yöneticisi oldukları iddiasıyla tutuklu. hüküm giydikleri takdirde mesleklerini yapamayabilirler. çünkü böyle buyurdu ahriman.

netice olarak zincirdeki her gevşeme bir faydadır. benim takıldığım o değil, bu tür gevşemelerin acısının başka yerden çıkmaması. bir "yetmez ama evet" dendi, neler olduğunu gördük. demek ki anahtar sözcük o değil. bakalım "bu daha başlangıç, mücadeleye devam" denince neler olacak.


*
bu arada, feysbuk'ta bana "peki özgürlüğün teminatı nedir?" diye soran arkadaşıma verdiğim cevap da kaybolmasın, elimin altında dursun:

"hukuk, kanun, yargılama gibi şeyler özgürlük tanıma amaçlı icatlar değildir. bir düzen ve bu düzenin gerekli kıldığı muhtelif kısıtlamalar öngörür. bu bakımdan. kanuna 'özgürlük teminatı' demek bana ironik geliyor. teminat insandır, halktır, bilinçtir. çünkü kanun istenirse çok rahat değişir; herhangi bir sabah yepyeni bir dünyaya uyanabilirsin. bunun emniyet subabı da sadece, neyin ne olduğunun farkında olan halk olabilir. ki o da azınlıkta kalıyor maalesef."

*
note II: aslında haberi gördüğümde aklıma ilk gelen şeyi yazmayı unuttum, işe bak... sakın bu karar, baroların ısrarla reddettiği emekli hakimler filan da gözetilerek verilmiş olmasın? hadi bakalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder