5 Aralık 2012 Çarşamba

Bayandan temiz.

Eczacıların diplomalarını kiraladığı gibi, ben de avukatlık ruhsatımı kiralayayım diyorum.

KİRALIK RUHSAT!!!111!!bir 
- Bayandan temiz.
- Muammer Aydın öncesinden kalma, Kazım Kolcuoğlu imzalı
- 2008 tarihli
- Alındığından beri neredeyse zarfından bile çıkarılmamış
 - Hiçbir disiplin soruşturmasına konu olmamış
  
Orijinal, zarfı içinde, duvar yüzü görmemiş ruhsat. 
Banka, kurum gibi büyük müvekiller bağlamış olan ama vekaleti olmadığı için iş yapamayan takip elemanlarına kiralıktır.
Harcını ödeyemediği için ruhsat alamayan stajyer arkadaşların, ruhsattaki fotoğrafa benzemeleri gerekmektedir. Fotoğraf, 24 yaşında kara kuru bir genç kıza ait olup, erkek adayların başvurmaması rica olunur.
Ruhsat sahibi İstanbul Hukuk lisans ve Bilgi Üniversitesi yüksek lisans mezunu olup, şu an yine Bilgi'de doktora eğitimini sürdürmektedir. Talep halinde bu bilgiler de kullanılabilecek olup, ayrıca ücretlendirilecektir. 

Daha önce, her ama her yerde, istisnasız herkese, mesleğini nasıl sapıkça sevdiğini anlatan ben, artık avukatlık yapmak istemiyorum.

Çünkü olmayacağı açık. Ben "şirket huylu" biri değilim, kendine kurumsal süsü vermeye çalışan ama patronların veya yöneticilerin ego mastürbasyonundan öte gitmeyen saçma sapan ticarethanelerde çalışmak istemiyorum.

Devlet kurumu mantığında çalışan yerlerde kendimi mutlu hissetmemin de imkanı yok.

Ofis açayım desem, avukatlık artık bir masa bir bilgisayarla yapılacak iş değil. Büyük ofislerin olduğu bir ortamda "derdini anlatacak kadar konuşmak" bile mesele. Küçük alacaklarının peşinde olan büyük bir kesim elbette var ve bunlar o büyük ofislere gidemiyorlar. Kabul. Ama ücret de ödeyemiyorlar. Nasıl yapalım?

Üstelik bu insanlara çift fatura kesmek lazım, hukuki yardım ve psikolojik destek için. Gelen müvekkil hem saatlerce konuşup hem de "hukuku sizden iyi bilen biri" olabiliyor. Siz bu insanın gözünde, "Aman canım iki laf edip dünyayı alıyor zaten, benden de kâr etmesin" diye düşünülen biri oluyorsunuz. Ama ev sahibinin veya vergi dairesinin gözünde ne olduğunuzu kimse sorgulamıyor.

Akademisyenlik desek, aslında iyi deriz. Fakat bunun için eğitim altyapımı yeterli görmüyorum. Zira anladığım kadarıyla, yabancı kolejden mezun ya da yurtdışında master yapmış olmayanı akademiye almıyorlar. Başvuru dilekçemin üzerine "PİS FAKİR!" yazıp beni kovarlar diye korkuyorum.

Yani ortada kaldım.

Doktora eğitimimin bana hissettirdiği ise şu oldu: Bu kediyse et nerede, bu etse kediye ne oldu?

Ben kendimi akademiye bu kadar vereceksem bunun bana mesleki geri dönüşü olacak mı, eğer olmayacaksa ben neden bu kadar uğraşıyorum?

Hem çalışıp hem doktora yapayım derken, en son ne zaman elime bir roman aldığımı veya bir film izlediğimi unutan biri oldum. Ev-okul-iş dışında en ufak bir hayatım kalmamış olması zaten bambaşka bir hadise. Dünyayı "doktrinden okuyan" biri olacaksam, hayat bunun neresinde?

Ben artık böyle yaşamak istemiyorum. Ama doktorayı bırakamam, çünkü ömrümü tüketen ve adına hukuk denen bu Gaia kuyusunu, maalesef ki çok seviyorum. Ama belki bu sinirle onu da bırakmaya karar veririm, söz veremiyorum.

Özetle, böyle aşkın ızdırabını skiyim afedersiniz.





7 yorum:

  1. bütün kederlerimden sıyrıldım okuyunca ne büyük derdin varmıs aq :)

    YanıtlaSil
  2. geçmiş olsun dilekleri iletirim. ama bizim gibi çok fakir, az gururlu gençlerin hayallerini yıktığınızı belirteyim.

    YanıtlaSil
  3. @undr, ya açıkçası yazarken "yazma ya, öğrenciler okuyor, sen öğrenciyken okusan ne hissederdin?" diye gerçekten düşündüm. ama o kadar doluyum ki, buraya yazmasam kapıyı duvarı yumruklayacaktım.

    öğrenci misin, neredesin, ne yapıyorsun bilmiyorum; o yüzden şimdi durumu kurtarmak için söyleyeceğim şey belki daha bir kötü olabilir. ama benim yazdıklarım, istanbul'da yalnız yaşayan biri için geçerli. doktora için aldığım krediyi annem ve babamla beraber ödüyoruz, onun dışında çok uzun süredir kendi bütçemle yaşıyorum. bu da zor oluyor. eğer memleketime dönseydim, ya da burada ailemle olsaydım, bu sorunların hiçbiri yaşanmayacaktı.

    eğer ailenle yaşıyorsan ya da memlekete dönmeye karar verirsen, bunlar olmayacaktır. gayet mutlu mesut bir hayatın olabilir.

    ama yine de, gerçekten, bütün kalbimle özür dilerim. kendi derdimi dökeyim derken, üstelik de bu sonucu düşünmüş olmama rağmen dikkate almadığım için.

    çok sevgiler,
    göksun.

    YanıtlaSil
  4. asıl ben özür dileyebilirim aslında. şöyle ki; 6 aylık askere gitmek üzere olan bi avukatım. ve cevabınızın sonunda belirttiğiniz gibi memleketinde avukatlık yapmaya çalışanlardandım. avukatlığa bugün itibaren benim dahi bilmediğim bir süreliğine (6 ay-1 yıl) ara verdim. dönüşte nerde devam edeceğimi ben dahi bilmiyorum.
    ama planlarım arasında ankara-istanbulda iş bulup aynı zamanda y. lisans yapmak vardı. ama tabi ki bu tek olasılık değil.
    sonuç olarak yazınız ne yazık ki acı gerçekleri yüzümüze bir kez daha yüzümüze vuruyor. bu yüzden pek etkileneceğimi söyleyemem. sadece biraz da esprili bir yorum olsun istemiştim. bunun yanında somut akademi gerçeklerini de yine de öğrenmek isterim. özellikle çalışırken doktora yapılamayışını (ki ben de öyle düşünüyordum)daha da somutlaştımanızı bile isteyebilirim.

    en son olarak ben yazıdan da, blogdan da memnunum.
    iyi geceler dilerim,
    selim.

    YanıtlaSil
  5. ancak cevap verebiliyorum kusura bakmayın, sabah iki saat duruşma bekledim...

    doktora, yüksek lisansa benzemiyor. devlet okullarını bilmiyorum ama bilgi'deki sistem, vize-final sistemiydi. yazılı ödev istenirse de, akademik seviye aranmıyordu. dersler akşamdı, iş çıkışı gidebiliyordunuz. bir de, bilgi'deki yüksek lisans zaten dersin işlenişi itibariyle de ağır akademik bir ortam değildi. avukatlara yönelik bir uzmanlaşma eğitimi gibiydi.

    doktora öyle değil. bir kere derslerin hepsi akşam değil, gün ortasında kalkıp derse gitmeniz gerekiyor. benim 3 dersim var, ikisi böyle.

    sınav yapılmıyor, hocalar makale yazma+sunma ödevi veriyorlar. beklenen çalışma ise akademik bir çalışma, örneğin siz 25-30 tane kaynak kullansanız bile yetersiz görülebiliyor. yabancı kaynaklar tabii ayrıca önemli. hocalar "10-15 sayfadan aşağı olmasın" diyorlar ama zaten hangi konuya girseniz, en yüzeysel araştırma bile 30 sayfayı rahatlıkla bulacaktır.

    doktora, çalışırken bu yüzden zor :) ama keyifli. ben henüz ilk ödevimi tamamladım, şimdi ikinci için gerekli kaynakları okuyorum. bitirdiğim ödevde tabii ki eksik ve hatalarım var ama bir makale yazmış olduğunuzu görmek gerçekten çok mutlu ediyor.

    her zaman bekleriz :)

    YanıtlaSil
  6. off of daha yolun başındayım gözümü korkuttun:(

    YanıtlaSil