14 Nisan 2017 Cuma

SSGM sayısı düşerse neler olur?

Merhaba,

Geçtiğimiz günlerde SGK'nın içinden verilen bilgiye göre, sağlık sosyal güvenlik merkezi sayısının epey azaltılması sözkonusuymuş. Henüz bunun için atılan somut bir adımdan bahsedilmese de, Türkiye'de sayısı 29 olan SSGM'lerin 3'e (evet, üç) indirilmesinin düşünüldüğü söylendi.

Nitekim bu konu basında yer bulmamış olsa bile bir süredir gündemde. Haziran ayında İzmir Tabip Odası'ndan Dr. Ergün Demir'in konuyla ilgili bir paylaşımı da bulunuyor. Dr. Demir o tarihlerde SSGM'lerin on tanesinin kapatılacağından söz etmiş fakat çarşamba günü Süreyyapaşa SSGM müdür vekili Ecz. Şule Kınçak yaptığı sunumda, sadece 3 SSGM'nın açık kalmasının düşünüldüğünü açıkça telaffuz etti. (Dr. Ergün Demir'in paylaşımını şurada bulabilirsiniz: http://saglikhaktir.org/29-sosyal-guvenlik-merkezinden-19u-kapatiliyor/)

SGK'nın eczacıya cezai şart uygulamakla sona eren soruşturmalarının nasıl yapıldığı zaten belirsiz. Hiçbir hukuk nosyonu bulunmayan birkaç müfettiş, kendilerine verilen "ceza belirleme yetkisini" son derece tutarsız hatta bazen keyfi bir şekilde rahatlıkla uyguluyor. Bu tutarsızlıkların Kurum içinde bir endişe yarattığını da açıkçası pek sanmıyorum.

Eğer SSGM sayısı gerçekten 3'e düşerse, şu soruların cevabı bulunmamaktadır:

1. SGK Protokolü gereği, hakkına soruşturulma yürütülen eczacının savunması alınmak zorundadır.

Bulunduğu yerdeki SSGM kapatılmış olan eczacı, hakkındaki ithamı öğrenip kendisini savunmak için kilometrelerce yol gidip gelmek zorunda mı bırakılacaktır?

2. Eğer yukarıdaki soruya "savunmalar postayla da verilebiliyor" derseniz o zaman sizi bu soruya alalım.

Eczacı, SSGM'ye gidip hangi reçetelerle itham edildiğini ve nasıl bir soruşturma içinde olduğunu bilmeden mi savunma verecektir? Eczacıda beklenen bu mudur?

SGK soruşturma ve itham hakkında hiçbir bilgi vermeden, sadece "Hakkınızda 5.3.2'yle ilgili bir soruşturma yürütülmektedir. Bu konuyla ilgili savunmanızı veriniz" diyecektir de eczacı kendisini tam olarak neye karşı savunacağını "istihareye yatarak" mı öğrenecektir?

3. Protokol'ün 5.2 maddesine göre, SGK konuyla ilgili bilgi ve belgeleri talep eden eczacıya vermek zorundadır. Bu işler öyle "uzaktan uzağa" nasıl yapılabilir?

Hepimizin malumu, SGK bırakın bilgi ve belge vermeyi, savunma alma zorunluluğunu bile yerine getirmiyor. Şimdi şöyle düşünelim:

- Hakkımızda haberimiz dahi olmayan bir soruşturma var. 01.04.2017 tarihinde bir yaptırım kararı çıktı, postaya verildi, 05.04.2017 tarihinde elimize geçti.

- Bizim daha hiçbir şeyden haberimiz yok, hemen yazılı bir cevap verip "Hangi reçeteler, hangi soruşturma, neler oluyor?"diye sorduk. Aynı gün, 5 Nisan'da postaya verdik.

- SSGM'ye 9 Nisan'da ulaştı.

- SSGM bize acaba ne zaman cevap verdi veya verdi mi? Verdiğinde de bilgileri paylaştı mı yoksa her defasındaki gibi "kişisel verilerin gizliliği sebebiyle reçete bilgilerini paylaşamayız" diyerek sizi aslında cevapsız mı bıraktı?

- O arada ayın kaçı oldu, sizin kesinti ve cezai şart çoktaaan gitti.

4. Öyle olmazsa şöyle de olabilir, ceza size yine 5 Nisan'da gelir. Hemen ertesi gün dava açarsınız, ayın altısında. 9 Nisan'da ihtiyati tedbir kararınız çıkar, yazılır, imzalanır, gider onu SGK'ya aynı gün elden teslim edersiniz, 15 Nisan'da ödemeniz olması gerektiği gibi yatmıştır.

Peki şimdi? Postanın ferasetine güvenmek ve SGK'da teslim alan memurun kararı derhal işlemesi için dua etmek dışında yapacak bir şeyimiz yok.

5. Her şey bir kenara, başka bir yerdeki SSGM, eczacının bulunduğu yerdeki "dinamikleri" nereden ve nasıl bilebilir? Küçük bir ilçedeki doktor-hasta-eczacı ilişkilerini veya eczacılar arasındaki ilişkiyi, yüzlerce kilometre uzaktaki büyük şehrin merkezinde bulunan SSGM kime göre neye göre değerlendirecektir?

*
Böyle bir durumda eczacıların ve odaların derhal buna itiraz etmesi çok çok önemli. SGK'nın bir-iki "oturduğu yerden" bütün ülkeye yetişmesi mümkün değil, eczacıların buna razı olmasını beklemek makul değil, böyle bir sistemin doğru düzgün işlemesi zaten olacak iş değil.

Peki bu düzenleme hayata geçtiği takdirde, dava açarsanız karşılaşacağınız şey nedir? Umutlu olmak gerçekten mümkün mü?

Kendi başımdan geçen bir şeyi anlatayım, umutlu olup olmamaya siz karar verin.

Geçen sene SGK'ya bir dava açarak, özel hastane protokolüyle eczane protokolünün birbirinden çok farklı olduğunu, bunun bir çifte standart yarattığını mahkemeye uzun uzun anlattım. "Eczacılar sahte olduğunu anlayamadıkları ve provizyon verilmiş reçeteler yüzünden hem on kat cezai şart hem kesinti alıyorlar, bir de haklarında ağır ceza davası açılıyor. Fakat reçetenin çıktığı hastaneye hiçbir şey soran yok, hekime de var mı belli değil" esasına dayanan uzun ve kapsamlı bir dava oldu.

Buna yapılan savunma üç satırdı. Bildiğiniz üç satır. Belki beş.

En ufak bir hukuki argüman içermeyen bu cevap mahkeme tarafından kabul edilecek mi henüz bilmiyoruz, dava sona ermedi.

Fakat davayı kaybedersek bunun sebebi SGK'nın kendisini çok iyi savunmuş olması olmayacaktır. Çünkü SGK aslında savunma yapmış dahi sayılmaz.

Bu esnada o "cevabımsı dilekçeyi" sunan meslektaşım, son yıllardaki en anlam verilemez ve dünyaya en açıklanamaz şeylerden olan "portakal bıçaklama protestosu" fotoğraflarına görüldü. Bunun davamızla bir ilgisi kurulabilir mi bilemiyor ve kurulmayacağını ümit edebilmek istiyorum.

Bu ümidi beslemek için bir hukukçu olarak yapabileceğim, kendimi haktan ayırmamak.

Vatandaş olarak yapabileceklerim ise, en öncelikle pazar günü sandığa gitmekten geçiyor.

Hepimize, hukukumuzun bir kişinin keyfine bırakılmadığı ve karşı çıkma hakkımızın suç yerine konmadığı günler diliyorum.

İyi günler ve hayırlı cumalar,
Av. Göksun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder