23 Şubat 2012 Perşembe

Bir şikayet kutusu olarak avukat

Tamam biliyorum, avukatlık bir şikayet dinleme mesleği. Bununla bir sorunum yok.

Çalışmaya ilk başladığımda bundan daha da ukalaydım, adeta "cahil cesaretinden ibaret" bir insandım. Ofisin sahibi bana "Bak avukata hep sosyal atıklar gelir, buna hazır mısın?" demişti. 

Bazen, yani aslında hemen her zaman, söylenenlerin sadece "kelimelerini" anlıyoruz. İçindeki "özü" kavramak zaman gerektiriyor. İşte ben de, Necdet Bey'in kelimelerini açıkça anlamış ve kabul etmiştim, ama o kelimelerin anlattığını ancak yaşayarak öğreniyorsun. 

Babam da bir gün, "Serbest avukatlıkta üslup çok daha önemli. Müvekkil hukuku senin anladığın gibi anlamaz, ona göre iyi avukat 'ağır konuşan' avukattır. Saldırmaktan çekinme." demişti. Bunu da o zaman "bir kelime dizisi" olarak anlamış ama kavrayamamıştım.

Yavaş yavaş içine girdiğim bu gerçeği, yüzüme ilk vuran Adana'dan bir avukat abim oldu. O zamanki müvekkilin Belediye'yle sorunu var tamam mı, ne olduğunu şimdi hatırlamıyorum. Özetle, müvekkil olmayacak bir şey istiyor.

Açtım bu abime sordum, "Ya böyle bir durum var, yapayım mı ne dersin" diye. "Yavrum bunlar avukatlığın psikolojik yanları, müvekkil istiyorsa yapacaksın, belediye zaten ciddiye almayacak" dedi ahah. Bir kere de, bir üniversite hocası gelmiş, "fuzuli şagili savcılığa verelim savcı hemen çıkarsın" diyor. ("Fuzuli şagil" demiyor elbet, "o adam" diyor ama o adam'ın hukuk dilindeki karşılığı "fuzuli şagil.") He zaten savcı sen daha dilekçeyi verir vermez derhal basacak orayı. Rıza Baba ekibini toplayacak hemen, adam hakkında bi araştırma yapacaklar, Aylin telefonlarını dinleyecek, "adam pisliğin teki çıktı Rıza Baba..." diye  bilgiler paylaşılacak, "Hadi göreyim sizi çocuklar" anahtar sözcüğüyle operasyon başlatılacak ve olaylar olaylar. Allah'ım hukuk dünyasını gerçekten böyle sanan insanlar var ya.

Ve her işkenceci polisi de Behzat Ç. sananlar. Polis bizim dostumuzmuş arkadaşımızmış. Al sana arkadaş.

Neyse bu Behzat Ç. konusu çok su kaldırır, ben bu topa hiç girmeyeyim. "Başıma bir iş gelmeyecekse..." diye bile başlayamıyorum, çünkü kendisinden hoşlanmadığımı nerede söylesem bi dayak yemediğim kalıyor.

Konuya dönersek, seçtiğim mesleğin ne olduğunun farkındayım. Hukuk eğitiminin ayrı bir nosyon sağladığının, bizim bakış açımızın farklı olduğunun ve olması gerektiğinin, usûlün esasa tekaddüm ettiğinin, herkesin bizim gibi düşünmeyeceğinin ve zaten düşünmesinin de gerekmediğinin farkındayım. Bunlarla gerçekten hiçbir sorunum yok, zira işim bu, seçtiğim hayat bu. Ben "cevap vereceğim" bir hayatı, insanların şikayetlerine çözüm bulmaya çalışarak yaşamayı seçtim. Avukatlık "bu" çünkü.

Bana vatandaş gelip istediğini anlatabilir. Anlattığımı anlamayabilir. Bir daha anlatırım. Vallahi gocunmam. Eğitimini alan ve anlatmakla yükümlü olan benim çünkü. Olmayacak bir iş isteyebilir, olurunu olmazını anlatırım, hala istiyorsa yazılı beyanını alır yaparım, dert değil. İşim bu. O insandan benim gibi düşünmesini bekleyemem, bunun eğitimini alan benim çünkü. Bana tabii ki intikam duygusuyla, tabii ki mağdur psikolojisiyle gelecek. Başına geleni hak etmediğini düşünmüyorsa avukatla ne işi var? Çok normal.

Tabii ara sıra "çok bilen" insanlar da oluyor, bak onlar gerçekten sinir bozabiliyorlar. Ama kusura bakmasınlar, güzel konuşurum. İkna olmuyor ve benim anlattığım "somut gerçeği" yadsımakta ısrar ediyorsa, son derece rahat bir şekilde "Bakın hukuk budur ve bunu bilen de benim." diye dalarım o konuşmanın ortasına. Gitsin başkasına sorsun, beni yormasın. Atarımı da yaparım yani. 

Yaşantımızın bu olduğu ve olacağı başından beri belli. Elbette çok neşeli bir hayat tarzı değil, iç şişiriyor. Kabul ediyorum. Ama bu durumdan şikayet eden arkadaşların düşünmesini rica ettiğim bir şey var; herkes bizim her dediğimizi şıp diye anlayacaksa, hepimiz doğuştan bir hukuk nosyonu üzere var oluyorsak, e bize ne gerek var o zaman? Herkes açsın bir ofis, en kötü ihtimalle arzuhalcilik yapar.

Bize kimse gül bahçesi vaad etmedi ki? Bir ihtiyacı gidermek, insanlarda "olmayan" bir şeyi onlara sunmak üzere buradayız.

"İçimizi şişiren" insan milleti, bizden pek hoşlanmıyor aslen. Adımız çıkmış ya bir kere, ne desek kusur arıyorlar, hukuku herkes bizden iyi biliyor. Bunu da biliyorduk biz. Buna her defasında şaşırıp isyan etmenin bir anlamı ya da faydası olabilir mi?

Bizim mesleğimiz zor bir meslek evet. Bakkal değiliz ki vatandaş iki ekmek bir süt alıp gitsin.

Ama her defasında, Amerika'yı yeniden keşfediyor olmaya gerek yok.

Bi sakin...
Göksun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder